Page 116 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 116
118 MEKTUBÂT
ِ
Ferman etti: ء َ ځ ٍ نم له "Bir şey var mı?" diye emretti. Ben dedim:
ْ ْ َ
"Heybede bir parça hurma var." (Bir Rivayette, onbeş tane imiş.) Dedi:
"Getir!" Getirdim. Mübarek Elini soktu, bir kabza çıkardı, bir kaba bıraktı;
Bereketle Dua buyurdular. Sonra onar onar askeri çağırdı, umumen yediler.
ِ
ِ
ِ
ِ
Sonra Ferman etti: هذبُك َ ى ت َه و هذيَلع ضب َ ْ و ا ذق ِ هذب ت ذئج اذم ْذذخ Ben aldım,
ْ َ
ُ
َ
ُ
ْ َ ْ
َ
elimi o heybeye soktum. Evvel getirdiğim kadar elime geçti. Sonra Resul-i
Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hayatında, Ebu Bekir ve Ömer ve Osman
hayatında, o hurmalardan yedim. Başka bir tarîkte rivayet edilmiş ki: O
hurmalardan kaç yük, للّا َليبس ڇ sarfettim. Sonra Hazret-i Osman'ın kat-
ٍ
َ
linde, o hurma kabı ile nehb ve garat edildi, gitti.
İşte Hoca-i Kâinat olan Fahr-i Âlem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın
Kudsî Medresesi ve Tekyesi olan Suffe'nin demirbaş bir mühim
Talebesi ve Müridi ve kuvve-i hâfızanın ziyadesi için Dua-yı
Nebeviyeye mazhar olan Hazret-i Ebu Hüreyre, Gazve-i Tebük gibi
bir mecma-i nâsta vukuunu haber verdiği şu Mu’cize-i Bereket;
manen bir ordu sözü kadar kat'î ve kuvvetli olmak gerektir...
O n a l t ı n c ı M i s a l : Başta Buharî, Kütüb-ü Sahiha -Nakl-i
Kat'î ile- beyan ediyorlar ki: Hazret-i Ebu Hüreyre aç olmuş, Resul-i
Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın arkasından gidip, Menzil-i Saadete
gitmişler. Bakarlar ki bir kadeh süt, oraya hediye getirilmiş. Resul-i Ekrem
Aleyhissalâtü Vesselâm emretti ki: "Ehl-i Suffe'yi çağır!" Ben Kalbimden
dedim ki: "Bu sütün bütününü ben içebilirim. Ben daha ziyade muhtacım."
Fakat Emr-i Nebevî için onları topladım, getirdim. Yüzü mütecaviz idiler.
Ferman etti: "Onlara içir!" Ben de o kadehteki sütü birer birer verdim. Her
birisi doyuncaya kadar içer, diğerine veririm. Böyle birer birer içirerek,
bütün Ehl-i Suffe o sâfi sütten içtiler. Sonra Ferman etti ki:
بر شاف ت ن َاو انَا ِ ڊب Ben içtim. "İçtikçe, iç!" Ferman eder; tâ ben
َ
ْ َ
ْ َ ْ َ َ َ َ
dedim: "Seni Hak ile İrsal eden Zât-ı Zülcelal'e kasem ederim, yer
ِ
kalmadı ki içeyim." Sonra kendisi aldı. للّا ِمڡ deyip hamdederek
ٍ
ْ
bâkîyesini içti. Yüzbin Âfiyet olsun.
İşte şu sâfi, hâlis, süt gibi latif, şübhesiz Mu’cize-i Bahire-i
Bereket, beşyüzbin Hadîsi hıfzına alan Hazret-i Buharî başta olarak,
Kütüb-ü