Page 112 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 112

114                                                                                                              MEKTUBÂT



          vakit mi taam çoktu, yoksa kaldırdığım vakit mi çoktu farkedemedim."

                 İ k i n c i   M i s a l : Mihmandar-ı Nebevî Ebu Eyyub-il Ensarî
          hanesine  Teşrif-i  Nebevî  hengâmında  Ebu  Eyyub  der  ki:  Resul-i  Ekrem
          Aleyhissalâtü  Vesselâm  ve  Ebu  Bekir-i  Sıddık'a  kâfi  gelecek  iki  kişilik
          yemek yaptım. Ona ferman etti:
                              ِ
                    ِ
          ِ
            راصن      ْا   َه    فارش   َا  نم    َ    ث   ٭      ٰوث   ْ ُ    ُا   د ع   Otuz  adam  geldiler,  yediler.  Sonra
                       َ ْ
                                     َ
             ٰ ْ
                            ْ
                            ِ
          Ferman etti:   ٭تس     عدُا Altmış daha davet ettim; geldiler, yediler. Sonra
                             ُ ْ
                       َ ِّ


          Ferman  etti:    عبس  عدُا  Yetmiş   daha   davet   ettim;   geldiler,    yediler.
                       ٭
                       َ
                              ُ ْ
                          ْ َ
          Kablarda  yemek  daha  kaldı.  Bütün  gelenler  o  Mu’cize  karşısında
          İslâmiyete girip, Biat ettiler. O iki kişilik taamdan yüzseksen adam yediler.

                 Ü  ç  ü  n  c  ü    M  i  s  a  l  :  Hazret-i  Ömer  İbn-il  Hattab  ve  Ebu
          Hüreyre ve Seleme İbn-il Ekva' ve Ebu Amrat-el Ensarî  gibi, müteaddid
          tarîklerle  diyorlar  ki:  Bir  gazvede  ordu  aç  kaldı.  Resul-i  Ekrem
          Aleyhissalâtü Vesselâm'a müracaat ettiler. Ferman etti ki: "Heybelerinizde
          kalan bâkîye-i erzakı toplayınız!" Herkes azar birer parça hurma getirdi. En
          çok  getiren  dört  avuç  getirebildi.  Bir  kilime  koydular.  Seleme  der  ki:
          "Mecmuunu ben tahmin ettim, oturmuş bir keçi kadar ancak vardı." Sonra
          Resul-i  Ekrem  Aleyhissalâtü  Vesselâm  Bereketle  Dua  edib,  Ferman  etti:
          "Herkes  kabını  getirsin!"  Koşuştular,  geldiler.  O  ordu  içinde  hiçbir  kab
          kalmadı, hepsini doldurdular. Hem fazla kaldı. Sahabeden bir Râvi demiş:
          "O  Bereketin  gidişatından  anladım;  eğer  Ehl-i  Arz  gelseydi,  onlara
          dahi kâfi gelecekti..."

                 D ö r d ü n c ü   M i s a l : Başta Buharî ve Müslim, Kütüb-ü
          Sahiha beyan ediyorlar ki: Abdurrahman İbn-i Ebî Bekir-i Sıddık der: Biz
          yüzotuz  Sahabe,  bir  seferde  Resul-i  Ekrem  Aleyhissalâtü  Vesselâm  ile
          beraberdik. Dört avuç mikdarı olan bir sa' ekmek için, hamur yapıldı. Bir
          keçi dahi kesildi, pişirildi; yalnız ciğer ve böbrekleri kebap yapıldı. Kasem
          ederim,  o  kebaptan  yüzotuz  Sahabeden  herbirisine  bir  parça  kesti,  verdi.
          Sonra Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, pişmiş eti iki kâseye koydu.
          Biz umumumuz tok oluncaya kadar yedik, fazla kaldı. Ben fazlasını deveye
          yükledim.

                 B e ş i n c i   M i s a l : Kütüb-ü Sahiha kat'iyyetle beyan ediyorlar
   107   108   109   110   111   112   113   114   115   116   117