Page 237 - Risale-i Nur - Barla Lahikası
P. 237

BARLA  LÂHİKASI                                                                                                 239

                  (Vezirzade Mustafa'nın fıkrasıdır)


                  Üstadım!

                  Beş vakit Namazdan sonra, Hakk-ı Fâzılanelerinize Duacıyım ve
           Duanızı rica ediyorum. Mesleğinize ve neşrettiğiniz Risale-i Nur'a karşı
           hissiyatımı, dilimle beyan edemiyorum. Ben ümmiyim, sair Kardeşlerim

                                                       فَلِ, Kalb ve Ruhum Risale-i
                                              د
           gibi  ifade-i meram  edemem.  Fakat   مح      ْلا ِ ِ ه َ
                                                ْ َ
           Nur'un  tesiratıyla  İntibaha  gelmişler.  Kalbimin  İntibahını  rü'yalarımla
           anlıyorum. Zâten bu gaflet ve zulmet zamanının yakaza Âlemini, ağır
           bir  uyku  Âlemi  ve  uyku  Âlemini  ise,  bir  derece  yakaza  Âlemi
           görüyorum. Onun için siz Üstadıma karşı rü'yalarımla size arzediyorum.

                  İşte, bu rü'yamın hülâsası şudur ki: Bir Câmi'de sizinle beraber
           bulunuyoruz. Avlusunda bazı Talebe arkadaşlarımla temizlik yapıyoruz.
           Bir  otomobil  zuhur  etti.  Mescidin  yakınında  duruyor.  İçinde  Resul-i
           Ekrem (A.S.M.) bulunuyor. Sonra bir dere açıldı, fasıla verdi. Tabirini
           siz  Üstadıma  havale  ediyorum.  Yalnız  ben  bundan  hissediyorum  ki:
           Resul-i  Ekrem'in  (A.S.M.)  Sünnet-i  Seniyesini  ihyaya  çalışan  ve
           neşreden  Risale-i  Nur,  Resul-i  Ekrem'in  (A.S.M.)  takdir  ve  tahsinine
           mazhar olmuş ki, İmdad-ı Ruhanî ile Câmimiz olan bu vilayete manevî
           teşrif  etti.  Fakat  ehl-i  dalalet  desiseleriyle,  Sünnet-i  Seniye
           Hizmetkârlarını  müşevveş  ediyorlar.  Üstadlarıyla  görüşmemek  için
           maniler teşkil ediyorlar.

                  İkinci  rü'yamın  hülâsası  şudur  ki:  Bir  mezaristanın
           nihayetlerinde kesretli harmancıların buğday savurduğunu ve ileride iki
           kapılı muhkem bir kal'a gibi yapılmış bir saray içinde Hazret-i Gavs-ı
           Geylanî  oturmuş,  gayet  kalabalık  insanlar  varmış,  gördüm.  Ziyaret
           ettim. Tabirini siz Üstadıma havale edip fakat bundan hissediyorum ki,
           mezaristan  geçmiş  zamandır.  O  harmanlardaki  kesretli  buğdayları
           savuran,  bu  zamandaki  Risale-i  Nur'un  Naşirleri  ve  Talebeleridir  ki,
           Ruhların  manevî  Rızkını  yetiştiriyorlar.  Hakikat  tanelerini  evham  ve
           hayalât  samanlarından  tasfiye  ediyorlar.  Bu  Talebelerin  Üstadının  en
           mühim bir Üstadı olan Hazret-i Gavs-ı Geylanî, muhkem kal'a gibi bir
           sarayda  oturduğunu   ve   onlara   Üstadlık   ettiğini   ve   o   etrafındaki
           kalabalık da  ve   kendi   fazla   meşguliyeti,   Keramet - i   Gavsiyesiyle
   232   233   234   235   236   237   238   239   240   241   242