Page 66 - Risale-i Nur - Barla Lahikası
P. 66

68                                                                              YİRMİYEDİNCİ MEKTUBDAN

                 Şu iki mısra'-ı manidarı, perişan arîzamı şereflendirmek niyetiyle
          dercediyorum.  Bu  fakir  ve  âciz  Talebeniz,  şu  hayret-feza  Keramet-i
          Kur´âniyeyi  ve  İ’caz-ı  Nebeviyeyi  müşahede  ettiğim  günden  beri,  bu
          babda  çok  derin  düşüncelere  dalıyorum.  Ve  şu  Tevafukat-ı  Acibeye
          müşabih  Tevafukat,  başka  kitablarda  bulunur  mu  maksadıyla  çok
          temaşa ediyorum, göremiyorum. Görülse de pek nâdir bir haldedir. Şu
          halde  Tevafukat-ı  Gaybiye,  bir  Keramet-i  Aleniye  olarak  endamını
          Nurlarda  izhar  ediyor.  Ve  lisan-ı  hal  ile  beşere  hitaben  diyor  ki:  "Ey
          benî  âdem,  şu  sisli  asırda  dalaleti  ref'  ve  selbedip  Necat  ve  Saadet
          bahşedecek  ve  dimağınızdaki  semli  kokuları,  Verd-i  Muhammedîye
          tebdil edecek ve en kestirme ve son derece muhkem ve müstakim bir
          Tarîk-i  Selâmet  ve  Necata  sevkedecek,  pek  çok  Keramat  ve  İ’cazını
          gösteren, bizim bulunduğumuz Derya-yı Nuranîdir. Ve âtiyen daha nice
          âsâr-ı hafiye tezahür edecektir, diye nida ediyor.

                 Müsaade-i  Fâzılaneleriyle  bir  maruzatım  daha  var.  Fakat  bu
          cihette,  şahsımı  istisna  ederek  meramımı  arzedeceğim.  Bendeniz
          Nurların  müştak müşterilerinde daha doğrusu  yanık  Talebelerinde, bir
          Tevafuk-u  Fevkalâde  görüyorum.  Çünki  enaniyet  ve  nefsaniyetin
          şiddetle  hüküm-ferma  olduğu  şu  asırda,  hepsinin  derece-i  ihtiyaç  ve
          iştiyakı bir, kâffesinin Ahlâk ve etvarı bir, umumunun tarz-ı telakkisi bir
          ve  yekdiğerine  karşı  (ah-i  lieb  ve  üm'den)  daha  kavî  bir  Rabıta-i
          Hakikiye  ile  merbut,  Samimiyet  ve  Hakikatperverlikte,  âdeta
          yekdiğerine  müsabaka  eder  derecede  ciddî  ve  hâlis,  Kardeşlikte  takib
          ettikleri  hat  ve  hareket  bir  ve  daha  pek  ziyade  birbirine  benzeyen
          Tullab-ı  Nuraniyenin  bu  hârika  hallerini  de  ayrıca  bir  Tevafukat-ı
          Gaybiye sırasında görüyorum. Zira İstanbul'dan, İzmir'den, Aydın'dan,
          Kütahya'dan,  Isparta'dan,  Eğirdir'den  ilh.  muhtelif  beldelerden  seçilip,
          her sınıfta mukayyed bulunan Talebelerin aynı hâssaları haiz olmaları,
          câlib-i nazar-ı dikkat olsa gerektir, zannederim Efendim Hazretleri.

                                                                       S a b r i

                                          * * *
          --------------------------------------------------------------------------------------
          zamanda, ya aynı zamanda veyahut az sonra, Hulusi Bey bir ay uzak bir yerde, aynı
          Beyti  bana  yazmıştır.  Bu  iki  Zâtın  hem  Hizmet-i  Kur´ân'da,  hem  bana  karşı
          münasebetlerindeki Tevafukları, Alâmet-i Muvaffakıyettir.
                                                                          S a i d
   61   62   63   64   65   66   67   68   69   70   71