Page 68 - Risale-i Nur - Barla Lahikası
P. 68

70                                                                              YİRMİYEDİNCİ MEKTUBDAN

          içinde,  kuvve-i  idrakiyesiyle  hissiz  beşere  hassasiyet;  ve  gaflet
          perdelerinden  Hakikatı  görmeyen  nazarlara  kuvvet;  hakperest  Ehl-i
          İmana ise, Ulviyet bahşediyor.

                 Hadsiz  ihtiyaçlara  düşen,  zahire  aldanarak  maddiyata  saplanan
          ve  kendini  lâkaydlık  içinde  ye'se  düşüren  zavallılar,  bu  mukaddes
          Eserin karii olsunlar, anlasınlar ki; nereye giderlerse, nereye bakarlarsa
          bir Hâlık-ı A'zam'ın, bir Rahîm-i Rahman'ın Dairesinden, Hududundan,
          Kanunundan  ve  İdaresinden  harice  çıkamazlar.  Her  mevcudiyet,  her
          vakıa, her tahavvülât, her İnayet, her iltifat bir Kadîr-i Zülcelal'in Yed-i
          Zabtındadır.

                 Demek oluyor ki,  en ufak bir zerrede,  Sânii  ilân ettiği  cihetle,
          koca bir Kâinatın saltanatının küçük nümunesi mevcuddur, denilebilir.

                                                                       Z e k â i
                                          * * *

                 Aziz ve Büyük Üstadım!

                 İki  üç  günlük  sa'yimin  mahsulünden  doğan  ve  İnayet-i  Hak'la
          istinsaha  muvaffak  olduğum  Onyedinci  Söz'ü  tashih  için  takdim
          ediyorum.

                 Ey  yüce  Üstadım,  Onyedinci  Söz  ki;  mefhumu  nâmütenahî
          yükselen  Hakikatlardır.  Yüzlerce  teşekkür...  Her  Söz  beşeriyetin
          mübtela  olduğu  mahfî  emrazı  gösteriyor  ve  Nurlarıyla  teşhis  ederek
          tedavi ediyor. Pekâlâ, pek rânâ anlıyorum ki, benim gibi yaralı, manen
          zarardîde olmuş bir genç için, muhtaç bulunduğum teselliyetkâr şeyler,
          hep  Risale-i  Nur'dandır.  Kalbime  teselli  Nurlarını  serpen  Hâlık-ı
          A'zam'a binlerce şükür...
                                                                       Z e k â i
                                          * * *

                 Sözler, yani Risale-i Ahmediye berahinini yazarken, çok defalar
          Kalemimi  elimden  bırakıp,  o  Asr-ı  Saadetin  anlarının  tahassürüyle,
          hicranıyla  yandım.  Bu  hicrandan  Kalbim  ağlamış,  gönlüm  coşmuş,
          Ruhum  vücudumdan  ayrılarak  uzaklara  gitmiş,  bana  teselli  tuhfeleri
          getirmiş.

                 Öyle  ya,  Aziz  Üstad!  Asr-ı  Saadette  değilsek,  müştakıyız.  Bu
          bize kâfi. Hazret-i Muhammed (A.S.M.)ın bize bıraktığı muazzam bir
          Mu'cizesi  bugün  elimizde  değil  mi?  O  Kitab bize, muhtaç ve müştak
   63   64   65   66   67   68   69   70   71   72   73