Page 81 - Risale-i Nur - Barla Lahikası
P. 81
BARLA LÂHİKASI 83
hususunda, Nurlar Külliyatının ekserisinde tam bir muharriklik
vazifesini deruhde eden Üstad-ı Sâni Hulusi Beyefendimi, teşbih ve
tabiri caiz ise, saatçilerde bulunan yıldızvari sekiz-on ağızlı saat
anahtarlarına benzetiyorum ki, o müteaddid ağızlı anahtar, Âlemde
mevcud her saatı tahrik eder, işletir. Mumaileyh Beyefendim de, aynen
o halde olup, emsali görülmemiş ve duyulmamış bir çok Mesail-i
Mühimme-i Hakikiyeyi Hazret-i Kur´ân ve Dellâl-ı Kur´ân'dan istiyor.
Şu asırda Hazine-i Hassa-i Maneviyenin Hazinedar-ı Bînaziri de,
o kıymetdar sâiline en kıymetdar ve Ruha tam bir gıdabahş Mevadd-ı
Maneviye-i Kur´âniye ile i'zaz ve ikram ederken o halkaya lâyık ve
müstehak olmadığım halde, fakir de Gıda-yı Ruhanîmi ârâmsız alınca; o
mevaidi ihsan edene de, getirene de, isteyene de hadsiz medyun-u
şükran kalıyorum. Bu defaki aldığım Lütufname-i Ekremîlerinde,
gücenmesini hazır farzederek Mektubla muhabere etmiyorum,
buyuruluyor. Bu hususta Kalb ve Ruhuma "Ne Dersiniz?" dedim. "
ِ
َ ه ُ ْ َ
َ ْ ُ ه
ُ
ُ ْ َ
َ للّٰا رف ِ غ تسَا, sadhezar للّٰا رفغتسَا. Biz ölmüştük, دمحْلا هَل bize taze
ْ
ْ
Hayat bahşedildi. Gücenmeye, hiçbir cihetle hakkımız yok. Vazifemiz
olan Duaya devam ve teşekkür borçluyuz." cevab-ı hakgûyanesini
Ruhumdan aldım.
Hâfız Sabri
* * *
(Hulusi Bey'in fıkrasıdır)
Eyyühe-l Üstad-ül Muhterem!
Bu kere Yirmidokuzuncu Mektub'un Dört ilâ Dokuzuncu
Nüktelerini hâvi mübarek Mektubunuzu Yirmisekizinci Mektub'un
Yedinci Mes'elesinin Sırr-ı Azîm-i İnayet beyanındaki Hâtimesi namını
verdiğiniz ve mu'ciznüma Ramazanın Hikmetlerini beyan eden
Yirmidokuzuncu Mektub'un İkinci Kısmını ve münevver Hâtem-i İ’cazı
kemal-i şükranla aldım. İştiyakla, lezzetle, zevk-i manevî ile defaatle
okudum. Fakat iki haftaya yakındır ki, cevab yazamadım. İşte bu
mübarek Cuma günü, hem Nurlardan aldığım Feyizleri, Tesellileri, hem
kalbî teessüratımı icmalen arz maksadıyla, bu varakpareyi tahrire Lütf-u
Hak'la başladım.
Evvelen, Yirmidokuzuncu Mektub'un altı nüktesiyle Kur´ân'ın
hakikî tercümesi kabil olmadığını, İmandan zerre kadar nasibi olana,