Page 402 - Risale-i Nur - Sözler
P. 402
404 SÖZLER
Kâinat ve Hâlık-ı Kâinat'la ciddî alâkadar bir muhabereyi yapabilsin!..
Hadsiz derece haddinden çıkıp Hâlık-ı Zülcelâl'i kendi keyfiyle söyleş-
tirsin, Kâinatı doğru olarak konuştursun. Evet, Kur'anda Kâinat Sânii'nin
pek Ciddî ve Hakikî ve Ulvî ve Hak olarak Konuşması ve Konuşturması
görünüyor. Taklidi îma edecek hiçbir emare bulunmuyor. O söyler ve
söylettirir. Farz-ı muhal olarak Müseylime gibi hadsiz derece haddinden
çıkıp taklidkârane o İzzet ve Ceberut Sahibi olan Hâlık-ı Zülcelâlini kendi
fikriyle konuşturup ve Kâinatı onunla konuştursa, elbette binler taklid
emareleri ve binler sahtekârlık alâmetleri bulunacaktır. Çünki en pest bir
halinde en yüksek tavrı takınanların her haleti taklidciliğini gösterir. İşte şu
Hakikatı kasem ile ilân eden
ڬ َى ى ا َ ْل َ وه َِنعَ َ ق َ طن َ يَام ڬ َ َ و َى َ و غَاموَمنكبحا َ صََّل َ ضَام ڬ َ َى ى َ ذا ا َ َ وه ِ َِم َ جنلاو
ِ
ِ
ى
ْ ن
ْ َّ
ْ ن
َ حو َ يَ َ حو َ َّلا َ ِ َ و َ اَ َ هَن ِ َ َ ا
ن ْ
ٌ ْ
ن ى
ya bak, dikkat et...
ÜÇÜNCÜ ŞUA: Kur'an-ı Mu’ciz-ül Beyan'ın İhbarat-ı Gaybiyesi ve
her asırda Şebabiyetini muhafaza etmesi ve her tabaka İnsana muvafık gel-
mesiyle hasıl olan İ’cazdır. Şu Şua'ın "Üç Cilve"si var.
Birinci Cilve: İhbarat-ı Gaybiyesidir. Şu Cilvenin "Üç Şavk"ı var.
B i r i n c i Ş a v k : Maziye aid İhbarat-ı Gaybiyesidir. Evet, Kur'an-ı
Hakîm bil'ittifak Ümmi ve Emin bir Zâtın Lisanıyla Zaman-ı Âdem'den tâ
Asr-ı Saadete kadar, Enbiyaların mühim hâlâtını ve ehemmiyetli vukuatını
öyle bir tarzda zikrediyor ki, Tevrat ve İncil gibi Kitabların tasdiki altında
gayet kuvvet ve ciddiyetle ihbar ediyor. Kütüb-ü Sâlifenin ittifak ettikleri
noktalarda muvafakat etmiştir. İhtilaf ettikleri bahislerde, musahhihane
Hakikat-ı Vakıayı faslediyor. Demek Kur'anın Nazar-ı Gayb-bînisi, o
Kütüb-ü Sâlifenin umumunun fevkınde ahval-i maziyeyi görüyor ki, ittifakî
mes'elelerde musaddıkane onları tezkiye ediyor. İhtilafî mes'elelerde
musahhihane onlara faysal oluyor. Halbuki Kur'anın vukuat ve ahval-i
maziyeye dair ihbaratı aklî bir iş değil ki, Akıl ile ihbar edilsin. Belki,
semaa mütevakkıf nakildir. Nakil ise, Kıraat ve Kitabet ehline mahsustur.
Dost ve düşmanın ittifakıyla kıraatsız, kitabetsiz, emanetle maruf, Ümmi
lâkabıyla mevsuf bir Zâta nüzul ediyor. Hem o ahval-i maziyeyi öyle bir
surette ihbar eder ki, bütün o ahvali görür gibi bahseder. Çünki uzun bir
hâdisenin Ukde-i Hayatiyesini ve Ruhunu alır. Maksadına mukaddeme
yapar. Demek Kur'andaki Fezlekeler, Hülâsalar gösteriyor ki, bu Hülâsa ve
Fezlekeyi gösteren, bütün