Page 204 - Risale-i Nur - Emirdağ Lâhikası
P. 204

206                                                                          YİRMİYEDİNCİ MEKTUBDAN


          diye, iki-üç gün sonra haber aldım ki; Sabri manasız, lüzumsuz seninle
          münakaşa  etmiş;  sen  de  hiddete  gelmişsin.  Eyvah  dedim,  "Ya  Rab!
          Erzurum'dan imdadıma yetişen bu iki zâtın münakaşasını musalahaya
          tebdil et." diye Dua ettim. Risale-i Nur'un İhlas Lem'alarında denildiği
          gibi;  şimdi  Ehl-i  İman,  değil  Müslüman  Kardeşleriyle  belki
          hristiyanın  dindar  Ruhanîleriyle  ittifak  etmek  ve  medar-ı  ihtilaf
          mes'eleleri nazara almamak, niza' etmemek gerektir. Çünki küfr-ü
          mutlak hücum ediyor. Senin Hamiyet-i Diniye ve Tecrübe-i İlmiye ve
          Nurlara karşı alâkanızdan rica ediyorum  ki,  Sabri ile  geçen  macerayı
          unutmağa çalış ve onu da afvet ve Helâl et. Çünki o, kendi kafasıyla
          konuşmamış;  eskiden  beri  Hocalardan  işittiği  şeyleri,  lüzumsuz
          münakaşa  ile  söylemiş.  Bilirsin  ki;  büyük  bir  Hasene  ve  iyilik,  çok
          günahlara keffaret olur. Evet o hemşehrimiz Sabri, Hakikaten Nur'a ve
          Nur  vasıtasıyla  İmana  öyle  bir  Hizmet  eylemiş  ki,  bin  hatasını
          afvettirir. Sizin âlîcenablığınızdan, o Nur Hizmetleri hatırı için, dost bir
          hemşehri ve Nur Hizmetinde bir arkadaş nazarıyla bakmalısınız.

                 Sahabelerin bir kısmı, o harblerde Adalet-i İzafiye ve nisbiye ve
          Ruhsat-ı Şer'iyeyi düşünüp tâbi' olarak, “Hazret-i Ali”nin (R.A.) takib
          ettiği  Adalet-i  Hakikiye  ve  Azimet-i  Şer'iye  ile  beraber  zâhidane,
          müstağniyane,  muktesidane  mesleğini  terkedip  muhalif  tarafa  bu
          ictihad  neticesinde  girdiklerini,  hattâ  “İmam-ı  Ali”nin  (R.A.)  Kardeşi
          Ukayl ve "Habr-ül Ümme" ünvanını alan “Abdullah İbn-i Abbas” dahi
          bir  vakit  muhalif tarafında bulunduklarından, hakikî Ehl-i Sünnet Vel-
                                                    ِ
                     ِ
                                             ِ
                         ِ
                     ِ
                   ت
          cemaat,     فْلا  باوب      َا    ُّدس   ِ   ةعي رَّﺸلا  ِنساحم نم   bir   Düstur-u Esasiye-i
                    َ
                            َ ْ
                                               َ َ ْ
                                    َ َ
                                 ِ
                                              ِ
          Şer'iyeye   binaen  انت   ن   سْلَا  ُ  ِ ِّ    َط   ه   ر      نف ا   نيد ْ َ      َا   ي    للّا  رهَط  diyerek  o   fitnelerin
                                            َ َ
                               َ َ َ
                                                  ُ ٰ
                                                      َ َّ
                                        ُ
          kapısını  açmak,  bahsetmek  caiz  görmüyorlar.  Çünki  itiraza  müstehak
          birkaç tane varsa, tarafgirlik damarıyla büyük Sahabelere, hattâ muhalif
          tarafında  bulunan  Âl-i  Beyt'in  bir  kısmına  ve  “Talha”  ve  “Zübeyr”
          (R.A.) gibi Aşere-i Mübeşşere'den büyük zâtlara itiraza başlar, zemm
          ve  adavet  meyli  uyanır  diye,  Ehl-i  Sünnet  o  kapıyı  kapamak
          tarafdarıdır.  Hattâ  Ehl-i  Sünnet'in  ve  İlm-i  Kelâm'ın  Azîm
          İmamlarından  meşhur  “Sa'deddin-i  Taftazanî”,  Yezid  ve  Velid
          hakkında  tel'in  ve  tadlile  cevaz  vermesine  mukabil,  “Seyyid  Şerif-i
          Cürcanî” gibi Ehl-i Sünnet
   199   200   201   202   203   204   205   206   207   208   209