Page 209 - Risale-i Nur - Emirdağ Lâhikası
P. 209
EMİRDAĞ LÂHİKASI-I 211
Kelâm'ın ve Usûl-üd Din Allâmelerinin ve Ehl-i Sünnet Velcemaat'ın
dâhî Muhakkiklerinin İslâmî Akidelere dair çok tedkik ve
Muhakematla ve Âyât ve Hadîsleri müvazene ile kabul ettikleri Usûl-
üd Din düsturları, şimdiki Risale-i Nur'un meşrebini muhafazaya
emrediyor, kuvvet veriyor. Hattâ hiçbir yerde, hattâ ehl-i bid'a kısmı da
bu meşrebimize ilişemiyorlar. Hakikat-ı İhlas tam muhafaza edildiği
için, her nevi Ehl-i İslâm içine giriyor. Şîalıkta mutaassıb ve
Vehhabîlikte de müfrit, feylesofların en maddîsi ve mütefennini ve
mutaassıb hocaların en enaniyetlisi, beraber Nur Dairesine girmeğe
başlamışlar ve kısmen şimdi de Kardeşçe bulunuyorlar. Hattâ bazı
misyonerler de, Din-i İsa'nın (A.S.) hakikî Ruhanîsi de o Daireye
gireceklerine emareler var. Birbirine hücum değil; belki bir Tesanüd,
bir Musalaha lüzumunu hissedip medar-ı münakaşa mes'eleleri ortaya
atmıyorlar. Demek İmam-ı Ali'nin (R.A.) otuz-kırk işaretiyle
sarahat derecesinde haber verdiği Risale-i Nur, bu zamanın
müdhiş yaralarına tam bir ilâçtır. Onun için, o daire bize kâfi
gelmiş, harice çıkmıyoruz.
İmam-ı Ali'nin (Kerremallahü Vechehu) Şahsına ve Hayatına ve
Adalet-i Hakikî üzerine giden siyasetine ilişmek, darbe vurmak
başkadır. Şahsiyet-i Zahirîsinden ve hayat-ı dünyeviyesinden ve
siyaset-i içtimaiyesinden binler derece daha yüksek olan Şahsiyet-i
Manevîsine ve Kemalât-ı İlmiyesine ve Makamat-ı Velayetine ve
Vârisliğine darbe gelmez ve gelmemiş ve gelemiyor. Kimin haddi var?
Onun için, iki ciheti birleştirmek tevehhümüyle karşısında muarazaya
çalışanların taarruzu pek dehşetli görünüyor. Ehl-i İman ortasında nasıl
böyle vukuat olabilir? diye hayret veriyor. Halbuki Yezid ve Velid gibi
habis herifler müstesna, ötekilerin kısm-ı a'zamı, “İmam-ı Ali”nin
(R.A.) hârika Kemalâtına ve Kerametlerine ve Verasetine ilişmek değil,
belki yalnız hayat-ı içtimaiye-i insaniyeye aid idaresine darbe vurmağa
çalışmışlar, hata etmişler.
Haricî ve büyük bir düşmanın hücumu zamanında, dâhilî
küçük düşmanlıkları bırakmak elzemdir. Yoksa, hücum eden
büyük düşmana yardım hükmüne geçer. Bunun için Daire-i
İslâmiyede eskiden beri tarafgirane birbirine mukabil, muarız vaziyetini
alan Ehl-i İslâm, o dâhilî düşmanlıkları muvakkaten unutmak,
Maslahat-ı İslâmiye muktezasıdır.
* * *