Page 483 - Risale-i Nur - Emirdağ Lâhikası
P. 483

EMİRDAĞ  LÂHİKASI-II                                                                                      197


           o havalideki propagandalarını durdurmuştu. Bu suretle bir tek  Talebe
           bir  ordu  kadar  vatana,  millete  ve  asayişe  Hizmet  etmiştir.  Risale-i
           Nur'un  gaye  ve  maksadı  tamamen  Uhrevî  ve  Rıza-yı  İlahî  dairesinde
           İmana Hizmet etmek olduğundan, netice verdiği sair dünyevî iyilikler,
           dolayısıyla hayat-ı içtimaiyeye aid bir faidesidir.

                  2- Otuz-kırk seneden beri inzivada tecrid, hastalık ve hapis gibi
           sebeblerle  zaruret  olmadıkça  insanlarla  görüşmeye  tahammülü
           olmadığı için hariçten gelen dostlarını daima hatırlarını kırarak onları
           geri çevirmesi ve akşamdan ertesi gününün sabahına kadar Hizmetçileri
           dahi  yanına kabul  etmemesi öyle bir Hakikattır ki, bu kadar zahir ve
           gözle  görünen  bu  Hakikat  karşısında  başka  bir  söz  söylemeye  lüzum
           yoktur.  Üstadımız  Said  Nursî'nin  eskiden  beri  bir  fıtrî  seciyesidir  ki,
           inziva ve insanlarla zaruret olmadıkça görüşmemek bir Düstur-u Hayatı
           olmuştur. Hattâ hayatta kalan tek bir Kardeşini dahi yakın bir şehirde
           iken  otuz  seneden  beri  görmediği  halde  görüşmek  için  yanına
           çağırmamıştır. Hem Hizmetçileri de akşamdan ertesi gün sabaha kadar
           şiddetli  bir  zaruret  olmadıkça  odasına  girememektedirler.  Şiddetli
           hastalığı ve görüşmeye tahammülü olmaması sebebiyle, hariçten gelen
           çok  dostlarının  hatırlarını  incitip  görüşmeden  geri  çeviriyor.
           Üstadımızla otuz seneden beri alâkadar olup dostane vaziyet gösteren
           zabıtaya  asayiş  noktasında  Risale-i  Nur'la  pek  ehemmiyetli  Hârika
           Hizmeti  sabit  olan  Üstadımızın  bütün  hali  mahkemelerce  medar-ı
           tedkik olmakla hiçbir hali zabıtaca gizli kalmadığından, bazı gizli Din
           düşmanlarının  onun  hakkındaki  uydurmalarıyla  otuz  senelik  bir
           müşahedeye dayanan müsbet kanaatı bozmamak, Hukuk-u Umumiyeyi
           temine çalışanların Vazifeleri iktizasıdır.

                  3-  Üstadımız  hastadır,  hattâ  Cumaya  dahi  çıkamamaktadır.
           Arasıra hava almaya pek ziyade muhtaç oluyor. Bu sebebden pek nâdir
           olarak kendine mahsus bir odası bulunan ve otuz sene evvel on sene
           ikamet  ettiği  Barla  Köyü'ne  gider,  bir  müddet  kalır  gelir.  Bazan  da
           burada  yaz  mevsiminde  insanların  bulunmadığı,  şehrin  haricindeki
           mahallere  giderek  iki-üç  saat  teneffüs  eder  gelir.  İhtiyarlığı,  hastalığı
           dolayısıyla  yayan  yürüyememekte  olduğundan  ve  halkın  hürmetkâr
           vaziyetiyle rahatsız etmemesi için, bu basit gidip-gelmeyi otomobil ile
           yapar. Bunun haricinde hiçbir köye, meskûn hiçbir mahalle, hattâ otuz
           senelik     dostları     bulunan      yerlere     dahi      mezkûr     sebeblerle
   478   479   480   481   482   483   484   485   486   487   488