Page 130 - Risale-i Nur - Kastamonu Lahikası
P. 130

132                                                                          YİRMİYEDİNCİ MEKTUBDAN

                 Bu  hâdisede  sıkıntı  çeken  Masumlar  ve  Üstadları  bilsinler
          ki;  ağır  şerait  altında  bir  saat  nöbet,  bir  sene  ibadet  ve  hakikî
          Tefekkür-ü  İmaniye  ile  bir  saati,  bir  sene  taat  hükmüne  geçtiği
          gibi, inşâallah onların sıkıntıları da öyle Sevaba medar olur. Onlar
          da,  merak  ve  teessürle  değil,  ferah  ve sürurla karşılamalı. Fakat
                                                                  ِ
                                                        ِ
          Hazret-i Ali'nin   (R.A)   iki     defa   ِترونتِارس  ِ ن ِ ة ِ ِ ِ  ايبِارس ِ demesine
                                                ْ َ َّ َ َ
                                                             َ َ َ
                                                      ًّ
                                                                ًّ
          binaen,  biz  her  vakit  tam  ihtiyat  ve  tam  sakınmak  vaziyetini
          muhafaza etmekle mükellefiz.

                 Risale-i  Nur'un  mensubları,  şuur  ve  ihtiyarları  haricinde
          birbiriyle  münasebetdar,  birbirinin  hâdiseleriyle  alâkadar
          olduğuna bir delil de bugünlerde oldu. Şöyle ki:

                 Oradaki hâdisenin vukuundan bugüne kadar, buradaki muhtelif
          tabakalardaki Talebelerin vaziyetleri, ehemmiyetli bir hâdise yüzünden
          değişmiş gibi çekinmek ve münafıkların nazarını kendilerine ve bizlere
          celbetmemek için bir tevakkuf devresi geçti. Ben de hayret ediyordum.
          Hem  Nazif  gibi  birkaç  zâtın  rü'yalarının  tabirleri,  sizin  hâdiseniz
          olduğunu anladık.

                 Umum  Kardeşlerimize  birer  birer  ve  bilhassa  musibetzedelere
          Selâm  ve  Dua  ediyoruz.  Cenab-ı Hak  onları  çabuk  kurtarıp Vazife-
                                     ۤ
          lerinin başına göndersin,  ي ِ ما.
                                 ن

                       ِ
                                                             ِ ِ
                                  ِ ٍ
                      ِ ۪هدمحب  ِ ح ِ ِ  س َ  ِ ِبيَُِّلااِء ِ ْ  ْ  ِ  ِ ن ِ ِ م ِ ن ِ َ شَ  ِ ِ او ِِِِِِِِِِِِ ِهنا ِ حبس ِهمسا ِ ب
                                                      س َ
                                             َ ْ
                              َ س
                        ْ
                                                                ْ
                                                         َ ْ س
                             ِّ
                                     ِ ِ
                                  ِ
                  ا ِ تِافورحوِ ِ ن ِ ۤارقْلاِتاملَكِد ِ دع ِ بِهتاَكرب  ِ ِ و ِ  ِ ِ للّا ِةم ِ حرِوِمسكيَلعِمَلاسلَا
                             ْ س
                                         َ َ س س
                                                    ٰ َ َ َ
                                                       س َ
                                    َ
                  َ َ س س َ
                                                         ْ َ َ ْ ْ َ س َّ
                 Aziz,  Sıddık,  Mübarek  Kardeşlerim  ve  Hizmet-i  Kur'ani-
          ye'de Kuvvetli, Fa'al, Sebatkâr Arkadaşlarım!
                 Bugünlerde  benimle  altı  adam,  başta  Marangoz  Ahmed,
          âhirinde ben, manevî ihtara binaen birer mes'eleye medar olmuşuz:

                 Birincisi:  Fa'al,  cidden  çalışkan,  Risale-i  Nur  ve  Medrese-i
          Nuriye  Talebelerinden  Marangoz  Ahmed'in  Mektubunda,  Eşref
          namında on yaşında bir masum çocuğun; köyünü, malını terkedip, iki
          gün
   125   126   127   128   129   130   131   132   133   134   135