Page 133 - Risale-i Nur - Kastamonu Lahikası
P. 133

KASTAMONU LÂHİKASI                                                                                    135


           bir  derece  hayat-ı  dünyeviye  ve  hevesat-ı  nefsaniyenin  tasallutlarının
           noksaniyetinden,  Ehl-i  İslâm  ve  Ehl-i  İmanda,  Hayat-ı  Uhreviyeye
           çalışmak iştiyakı, baharın gelmesiyle hayat-ı dünyeviyenin ve hevesat-ı
           nefsaniyenin inkişafıyla o iştiyak-ı uhreviyeyi gizlemesi ânında elbette
           böyle  Kudsî  Evradlarda  zevk,  şevk  yerinde  esnemek  ve  fütur  gelir.
                         ا
           Fakat madem  ِهزمحَاِ  ِ ِروم ِ سلا ِ ْاِيرخ Sırrıyla; meşakkatli, külfetli, zevksiz,
                                        َ
                                  س
                          َ س َ ْ
                                       س ْ
           sıkıntılı  A'mal-i  Sâliha  ve  umûr-u  hayriye  daha  kıymetli,  daha
           sevablıdır;  o  sıkıntıda,  o  meşakkatteki  ziyade  Sevabı  ve  makbuliyeti
           düşünüp, sabır içinde mesrurane şükretmek gerektir.

                  Beşincisi:  Risale-i  Nur'un  bir  Talebesi,  Risale-i  Nur'a
           çalışamadığının  bir  sebebi,  derd-i  maişetin  ziyadeleşmesi  olduğunu
           söyledi.  Biz  de  ona  dedik:  Risale-i  Nur'a  çalışmadığın  için  derd-i
           maişet sana şiddetlendi. Çünki bu havalide her Talebe itiraf ediyor
           ve  ben  de  ediyorum  ki:  Risale-i  Nur'a  çalıştıkça,  yaşamakta
           kolaylık ve Kalbde ferahlık ve maişette sühulet görüyoruz.

                  Altıncısı: Bu bîçare Said'dir. Herkesin arzu ettiği ve istediği ve
           ferahla kabul ettiği, şahsına karşı hürmet ve muhabbet ve sohbet, -fakat
           Risale-i Nur'a taalluk eden noktalar haricinde- bana ağır geliyor, beni
           sıkıyor, müteessir ediyor. Tahmin ediyorum ki, Risale-i Nur'un yüksek
           hasiyetleri ve Şakirdlerinin Şahs-ı Manevîsinin pek büyük meziyetleri,
           şahsım gibi meslek-i aczde fazla ileri giden bir âciz ve bîçarenin zaîf
           omuzuna  o  dağ  gibi  manalar  yüklense  altında  ezilir,  sıkılır  diye
           anladım. Bu âhirki iki mes'elede pek kısa kesmeye kâğıt mecbur etti.
           Nur, Gül ve Lütfü'nün Kahraman vârisleri, Mübarekler yüksek heyeti
           ve  Medrese-i  Nuriye  ve  Masumlar  ve  Ümmi  İhtiyarların  her  birisine
           binler Selâm ediyoruz.
                                         Duanıza muhtaç, size müştak Kardeşiniz
                                                    S a i d   N u r s î
                                           * * *


                  Aziz, Sıddık, Sarsılmaz, Yılmaz, Sebatkâr, Fedakâr Kardeş-
           lerim!

                  Böyle şiddetli taarruzlara karşı sizi teşcie lüzum görmüyorum.
           Sizin kuvvetli Metanetiniz ve Risale-i Nur'a gelen her hâdise-i elîmenin
   128   129   130   131   132   133   134   135   136   137   138