Page 76 - Naklen Öyküler
P. 76
gittim. Gidişim için kendime öylesine bir neden uydurmuş olsam
da onu görür görmez ne istediğimi sakınmasız açıklayıverdim: Ko-
nuşmamız gerek! Şaşırmadı. Yaşananları sonradan düşündüğümde
bunu fark edecek, hatta bir işaret sayacaktım. Onun da hazır olduğu-
na ilişkin bir işaret…
Uzun süre ve durmaksızın konuşmamız, odadaki yeni kişinin
dikkatini çekti. Sorduğu için biliyorum: “Birbirinizi hiç tanımıyor-
ken nereden buldunuz onca lafı?” Belki de tanımadığımızdan, diye
yanıt verdim. Buna ben de inanmış göründüm.
Dış görünüşünü ayrıntılı inceleme olanağım olmamıştı. İlk
karşılaşmamızda ne düşündüğümü anımsamıyorum. İkincisinde de
kendimi konuşmaya öylesine kaptırmıştım ki bu aklıma gelmemiş-
ti. Güçlü ve sağlıklı görünüyordu. Gözleri nasıldı tanımlamam zor.
Ne olmadıklarını söyleyebilirim yalnızca. Çekik değillerdi, büyük
de değil. Küçük, kısık, birbirine yakın ya da şehla değillerdi. Ko-
nuşmamız sırasında bakışları beni çok etkilemişti. Sanki en derini
görebiliyordu. Gözlerimin sınırından devam edip içimde dolaştığını
hissediyordum.
Çekingendi. Yine de konuşmayı sürdüren yalnızca ben değil-
dim. Anlattıklarıma karşılık aldığım gibi, anlattıkları ilgimi çekmiş-
ti. Bu, hem verişti hem de alış. Bendeki bağı güçlendiren sanırım bu
karşılıklılık duygusu olmuştu. Sohbetin keyfi ikimizi de sarmıştı.
Daha önce, yeni tanıştığım bir insana karşı bu denli güçlü hem
de ilk görüşten itibaren bir çekim hissetmemiştim. Karşı koymayı
aklımdan bile geçirmedim. Öylesine doğaldı ve asla kaçılamazdı.
Kendimi bıraktım. Bu kayıtsız şartsız teslimiyet, hikâyenin sonuna
dek sürdü. Evet, hikâyemiz sona erdi. Yine de yaşananları anlatma-
ya gereksinim duyuyorum. Aslında anlamaya ve anlamlandırmaya
bir gereksinim bu.
76