Page 41 - Neşide Dergisi 6.Sayı
P. 41

Deneme





               Bizim Acı Dolu



               Hikâyemiz






               Gündüz KAYALI*





                lkokul Türkçe kitabımızda Kaşağı isimli bir hikâ-  termiştir. Hüzünlerle yaşamak milletimizin adeta
               İye vardı. Sınıftaki hiç kimse kaşağının ne oldu-  kaderi  olmuş,  sevinmekten  daha  çok  hüzünlen-
               ğunu bilmiyordu, öğretmenimiz hikâyeyi okurken   meyi, ağır başlı olmayı erdemli bir duruş olarak
               sınıfta çıt bile çıkmamıştı. Nefes almadan dinledi-  kabul etmiştir. Belki de bu yüzden, daha acının ne
               ğimiz hikâyenin sonunu öğretmenimiz okuyunca   olduğunu bilmediğimiz bir yaşta Kaşağı hikâyesi
               en  önde  oturan  Elif  bir  anda  ağlamaya  başladı.   ile ağlayan çocuklardık biz.
               Onun ağlamasını duyan Arzu, Selma daha sonra
                                                            Sadece  Kaşağı  mı,  elbette  değil.  Acı,  bizim  bir
               Arif, Mehmet derken tüm sınıf hıçkırıklara boğu-
                                                            kere içimize işlemiş, kolay kolay çıkar mı?
               larak ağladık. Herhalde böyle bir şeyi öğretme-
               nimiz  de  beklemiyordu  ki  o  da  elindeki  kitabı   Refik Halid’in hikâyelerini ortaokul sıralarında tanı-
               masaya  bırakıp  büyümüş  gözlerle  “Bu  çocuklar   mıştım. Bu kez ders kitabında değil, bir yarışmada
               ne yapıyor böyle?” der gibi bir süre sessizce ağla-  bana  hediye  edilen  “Gurbet  Hikâyeleri”  kitabın-
               yışımızı izlemişti.                          dan Refik Halid Karay’ın hikâyelerini okumuştum.
                                                            “Eskici” hikâyesine gelince daha hikâyenin girişin-
               “Sabah  uyandığında  salonda  herkesi  ağlarken   de bir yumruk gelip boğazıma düğümlenmişti.
               bulmuş.  Maalesef  kardeşi  Hasan  o  gece  hayata
               gözlerini yummuş.”
               Böyle bitmişti Kaşağı. Bundan sonra Ömer Sey-
               fettin’in hikâyelerini büyük merakla okuduğumu
               hatırlıyorum.

               Hayatımız  hikâye  dediğimizde  aslında  tam  an-
               lamıyla  hikâyenin  tanımını  yaşarken  yapıyoruz.
               Acısıyla,  tatlısıyla,  sürpriz  sonlarla  bir  hikâyeyi
               yaşayarak ömrümüz geçiyor. Belki de bu yüzden
               hikâyeye  yatkın  bir  milletiz.  Ninnilerle  uyuyan,
               masallarla büyüyen, romanlarla hayatlara tanıklık
               eden bir edebî yaşanmışlığımız var. Her ne kadar
               Tanzimat’la birlikte hikâye, hayatımızda kendine
               yer bulmaya başlamış olsa da millet olarak anlatı
               kültürü bizim tüm hücrelerimize işlemiş.

               Destanlar, efsaneler, masallar, kıssalar bizim kül-
               tür dediğimiz ögenin en canlı parçalarıdır. Sözlü
               kültürümüz anlatıya dayanan bir süreci yaşarken
               göçebe  yaşantının  tüm  ayrıntılarını  masalların-
               da, destanlarında yaşayan Türk milleti, daha çok
               acıları  anlatmada  oldukça  mahir  olduğunu  gös-

               *   Şair, Yazar.


                                                                                                     39
   36   37   38   39   40   41   42   43   44   45   46