Page 42 - Neşide Dergisi 6.Sayı
P. 42
“Zaten babadan yetim kalan küçük Hasan, anası
da ölünce uzak akrabaları ve konu komşunun yar-
dımıyla halasının yanına, Filistin’in ücra bir kasa-
basına gönderiliyordu.”
Anneyi kaybetmek nedir çok iyi bildiğimden Ha-
san’ın halini anlayabiliyordum. Hem anne hem de
babayı kaybetmek gibi bir acıyı yaşayan Hasan’ın
hikâyesine bir gemi yolculuğunda başlamıştık.
Başta her şey normaldi. Çocuk işte diyebileceği-
miz her şeyi yaşayan Hasan’ın bir eskici ile karşı-
laşması her şeyi değiştirmişti. Yaşlı bir eskicinin
memleket ve Türkçe özlemi ile gözlerinden yaşlar
boşalması, Hasan’ın çöl sıcağı gibi yakıcı yaşlarla
döktüğü gözyaşlarına ben de eşlik etmiştim.
“— Ağlama diyorum sana! Ağlama. Bunları derken
onun da katı, nasırlaşmış yüreği yumuşamış, şiş-
mişti. Önüne geçmeye çalıştı amma yapamadı,
kendini tutamadı; gözlerinin dolduğunu ve sakal-
larından kayan yaşların, Arabistan sıcağıyla yanan rendim Sabahattin Ali’nin. Ses, yine acının tarifsiz
kızgın göğsüne, bir pınar sızıntısı kadar serin, ür- bir yüzünü bize gösteriyordu. Sivaslı Ali’nin yanık
pertici, döküldüğünü duydu.” sesinde karşılık bulan Leylim Ley türküsü içimize
işlese de Ali’nin sesinin büyük şehrin karmaşasın-
Hikâyeden öyküye geçişin modern yüzünde belki
da yitip gitmesine hangi yürek dayanırdı ki.
biraz da olsa duygular yerini soyut bir bakış açısı-
na bırakmış gibi görünse de “Acı duymak ruhun “Sizi mahcup çıkardım, beyim, sakın kusura kal-
fiyakasıdır.” sözünü doğrulamak istercesine her mayın!” dedi.
cümlenin üstünde tütüp duran acı bir rüzgâr bi-
zim peşimizi bırakmamıştır. Sonra, hayret edilecek bir şeyden bahsediyormuş
gibi gözlerini hafifçe açarak devam etti:
Sait Faik’in adını ilk olarak lisede öğretmenimiz-
den duymuştum. Durum öyküsünün özelliklerini “Ben o odada bir türlü sesimi bulamadım!”
anlatırken söz elbette döndü dolaştı Sait Faik’e
geldi. “Size şimdi Sait Faik’in lise ikinci sınıfta iken Ve yanımızdan ayrılıp gitti.
ilk yazdığı hikâyesini okuyacağım.” dedi ve İpek-
li Mendil’i okudu. Bir lise öğrencisinin ilk yazdığı Ertesi sabah, aramızda topladığımız birkaç lirayı
kendisine vermek ve onu Konya otobüslerine bin-
hikâye nasıl bu kadar mükemmel olabilirdi diye
dirip selametlemek için Haymana hanına giden
düşünmeden edemedim ben. Yine son cümleler
arkadaşıma hancı, Sıvaslı Alinin, sazını iki liraya sa-
geldi karşıma bir acılar anıtı gibi dikildi.
tıp yol parası yaptığını ve şafakla kalkan bir kam-
“Hâlbuki o yine geldiği gibi bomboş, sessiz se- yona binip Konya yolunu tuttuğunu söylemiş.”
dasız pencereden sıyrılıp gitti. Bu anda da bir dal
çıtırtısı işittim. Düşmüştü. Aşağıya indiğim zaman Hikâyeden öyküye evrilmek ya da “Bizim de ya-
başına kapıcı ile beraber birkaç kişi birikmişlerdi. şadığımız hayat mı kardeşim?” diyerek başka ha-
Ölmek üzereydi. Sımsıkı kapalı yumruğunu kapı- yatlara özenmek gibi bir zaman dilimini yaşamak
cı açtı. Bu avucun içinden bir ipek mendil su gibi çoğu kez insanın içinin bir köşesine ansızın do-
fışkırdı.” kunabilir. İnsan etkilenmeye müsait bir varlıktır.
Acısını anlatmak ya da göstermek bir çeşit tedavi
Sabahattin Ali’nin adını ilk duyduğum yer olduk- yöntemi olarak kabul edilebilir. Anlattıkça hafifle-
ça ilginçtir. İbrahim Tatlıses’in seslendirdiği “Ley- mek denen bir savunmaya sarılıp da kendi çev-
lim Ley” türküsünü severek dinliyordum. Bir gün resinden başlayarak hale şeklinde genişleyen bir
kasetin kapağına göz atarken bu türkünün söz anlatım kültürünün en somut ürünü hikâyelerdir.
yazarının Sabahattin Ali olduğunu gördüm. Bu, ilk
defa duyduğum bir isimdi. Daha sonra “Aldırma Tanzimat’la birlikte Ahmet Mithat Efendi’nin yak-
Gönül”, “Geçmiyor Günler”, “Benim Meskenim tığı, Sami Paşazade Sezai’nin harlandırdığı ve
Dağlar” şarkılarında da aynı isimle karşılaşınca Ömer Seyfettin’le birlikte milli kimliğine bürünen
Sabahattin Ali’nin çok iyi bir şair olduğunu artık hikâyemiz acılarla beslense de içimize sonsuz bir
anlamıştım. “Ses” hikâyesi ile karşılaşınca sadece ferahlık katan hayatlarla bizim de hikâyemize ev
bir şair değil çok iyi bir hikâyeci de olduğunu öğ- sahipliği yapmaya devam ediyor.
40