Page 42 - Münip Dergisi 2.Sayı
P. 42

met’in evinde buluşarak aradan geçen bir hafta zarfında   S.Y. Tek başınıza üstlendiğiniz bu zorlu süreci nasıl
             yazmış olduğumuz şiirleri birbirlerimize okuyor, üzer-  devam ettirdiniz?
             lerine uzun uzadıya konuşuyorduk.  Hatta bahse konu
             bu şiirlerin topluluğa okunması işi inşad kabiliyetimden   N.K. Şinasi kaçınca gazetede âdeta tek başıma kalmış-
             dolayı bana verilmişti. Bu vazifemden aldığım hazla Kâ-  tım.  Genel olarak  yazılarımda İstanbul’daki  mülkî ve
             zım Paşa, Ârif Hikmet, Hâlet ve Fâik Memduh beylerle   idari işleri ahaliye duyurmaya çalışmış, birçok konuyu
             müşterek gazeller yazıyor; Osman Şems, Leskofçalı Ga-  ilk defa ben kaleme almıştım. Bu yazılarımın birinde
             lip ve Ârif Hikmet gibi üstatlara nazîreler söylüyordum.   kadınların okutulması görüşünü ortaya atmış ve büyük
             Topluluğumuz bir yıl faaliyet gösterdikten sonra 1862   tepkiler almıştım. O senelerde gündemi meşgul eden
             yılı başlarında Leskofçalı  Galip’in ikinci kez Trablus-  bir başka hadise ise İstanbul yangınlarıydı. Gazeteye
             garp’a gönderilmesi üzerine eski havasını kaybetmiş ve   hemen hemen her gün İstanbul’un farklı muhitlerinde
             ne yazık ki dağılmıştı.                      çıkan yangın haberleri ulaşıyordu. Bu vahim konu hak-
                                                          kında hem gazetemizde hem de dönemin meşhur ga-
             S.Y. Sizde büyük bir yeri olan İ. Şinâsi Efendi’yle bu   zetelerinden Hadîka’da birkaç bölümlük bir yazı dizisi
             sürecin sonunda mı tanıştınız?               neşretmiştim. Ayrıca günlük şehir hayatımız hakkında
                                                          kaleme aldığım Ramazan Mektubu adlı yazım ilk ma-
             N.K. Evet, Encümen-i Şuarâ’nın dağılması bana Şina-
             si’yi getirdi diyebilirim. Sanırım Şinasi’yle Sofya’dan   hallî röportaj örneği olarak edebiyatımızda yerini almış-
             İstanbul’a gelişimin beşinci senesinde tanışmıştım. O   tı. Sonrasında tarih sahasındaki yazılarımın asıl başlan-
             yıllarda Şinâsi, Tasvîr-i Efkâr’ı çıkarmaya başlamıştı. Hiç   gıcını teşkil eden Devr-i İstîlâ tefrikasını neşretmiştim.
             unutamam bir Ramazan günüydü. Günlerdir aradığım   Son olarak şunu da ifade etmek isterim ki bu kadar
             bir kitabı sormak için Beyazıt Câmii avlusundaki kitap   yoğunluğum arasında bir şekilde fırsat bulup yetim ve
             sergilerine gitmiştim. Kitapçının biri elime tâ’lik hatla   fakir Müslüman çocuklarını okutmak maksadıyla kuru-
             yazılmış bir kâğıt parçası tutuşturmuş ve yirmi para is-  lan Cemiyyet-i Tedrîsiyye-i İslâmiyye’de (Dârüşşafaka)
             temişti. Parayı vermiş, kâğıdı almıştım. Kâğıdın üstün-  fahrî olarak edebiyat dersleri vermiştim.
             de büyük puntolarla Münacaat yazıyordu. Bir çırpıda
             okumuş ve ne yalan söyleyeyim çokta beğenmiştim. O   S.Y. Edebiyatın dışında başka sahalarda da yazıları-
             zamana kadar yalnızca nesrini tanıdığım ve aslına bakar-  nız oldu mu?
             sanız çokta beğenmediğim Şinâsi’yi daha yakından ta-  N.K. Hay Allah! Yahu beyoğlum siz şuna direk siyasi
             nımak için sahibi olduğu gazetenin yolunu tutmuştum.   yazılarınız deseniz ya. Neyse maksadınız hâsıl olduğuna
             Tanışıp  görüşmemizden  kısa  bir süre  sonra  gazetenin   göre kısaca neler yaptığımdan bahsedeyim. Beyoğlum,
             yazar kadrosuna dâhil olmuştum.
                                                          ilk olarak Belçika Kralı Léopold’ün ölümü dolayısıyla
             S.Y. Şinâsi Efendi’nin yazı hayatınıza nasıl bir katkısı   kaleme aldığım bir yazımda hürriyet, hükümet ve millet
             oldu?                                        arasındaki ilişkilere genel olarak dikkat çekmiştim. Av-
                                                          rupa, Memleketeyn Meselesi, Şark Meselesi, Girit İsya-
             N.K. Şinâsi’yi tanıdığım ilk dönemlerde fıkra türü yazı-  nı gibi çeşitli başlıklar altında onlarca yazım art arda ya-
             lar kaleme alıyor ve arada sırada haber tercümeleri yapı-  yınlanmıştı. Ayrıca Tepebaşı gazinolarında Türk milleti-
             yordum. Şinâsi benim edebî kalemimi siyasî ve içtimaî   ni kötüleyen Rumca şarkılar söylendiğine dair yazdığım
             meselelere yöneltmiş, şiirimin muhteva ve mevzuunu   tenkit dolu yazılarım sonucunda hükümetle aram iyice
             tamamen değiştirmişti. Artık eski tarzda şiir yazmayı bir
             kenara bırakmış,  siyasî ve içtimai davalarının en ateşli   açılmaya başlamıştı. Bu gerginliğin sonunda hükümet
             savunucularından biri haline gelmiştim. Tasvîr-i Efkâr’a   tarafından bana bir tembihnâme iletilmişti. Hiç oralı
             girişimden beş ay sonra fikirlerini en çok benimsediğim   olmamış ve aynı kararlılıkla yazılarıma devam etmiştim.
             Batılı müellif Montesquieu’den tercüme yapmaya başla-  S.Y. İttifâk-ı Hamiyyet (Yeni Osmanlılar) Cemiye-
             mıştım. Şinâsi, o yıllarda gündemi meşgul eden Matbu-  ti’ne girişinizi de bu siyasi hadiseler doğurmuş ol-
             at Nizamnâmesi’nin (Basın Kanunu) ağır şartlarından   malı?
             dolayı 1865 baharı sonunda Paris’e kaçmıştı. Şinasi’nin
             ardından zor da olsa Tasvîr-i Efkâr’ı ben çıkarmaya de-  N.K.  Evet, bahsettiğiniz cemiyete bu yıllarda katılmış-
             vam ettim.                                   tım. O vakitler Tasvîr-i Efkâr gazetesinin irtibat bürosu

         40            2022/2
   37   38   39   40   41   42   43   44   45   46   47