Page 88 - Münip Dergisi 2.Sayı
P. 88
DENEME
Hafıza
Restorasyonu
ELİF SÖNMEZIŞIK AYDIN *
erriot, “Her şeyi unuttuktan sonra geriye kalan berinde, alfabe değişikliğinin millet olarak bize yaşattığı
Hkültürdür” der. Bizse kültürü hatırlananlar ve ha- darboğazları da sahih biçimde özetlemiş oluyor.
tırlatıcılar üzerinden tanımlamayı yeğleriz. Oysa unu-
tulanların ardından geriye kalan unutulması mümkün Medeniyet unsurları ve kültür, şüphesiz hafıza üze-
olmayandır. İyi ya da kötü, güzel ya da çirkin, insani ya rinden süreklilik kazanıyor. Fert, aile mahalle, şehir ve
da değil… topluma doğru genişleyen hafıza, dâhil olduğumuz coğ-
rafyaya özgü bir güç birliği. Doğu toplumları, değerlerin
Kültüre algımız, çoğunlukla medeniyetin bir parçası olu- sürekliliğini, doğal akış içinde ve irfan merkezli olarak
şu ve olumlama üzerinden şekilleniyor. Ancak bu durum, biçimlendirirken; Batı toplumlarında olguların, mekân-
medeniyet kavramını temellendirdiğimiz ilahî dayanak- ların hatta inancın bile inşası söz konusuyken güdümlü
tan ayrılan bir tutum izliyor. Kültür, salt ideal olanı değil, bir biçimlendirme şartı ön plana çıkıyor. Bu sistematik
görünen ve görünmeyenler üzerinden sürekli olanı temsil ve disiplinler üzerinden yönetilen merkezî anlayış kro-
ediyor. Keza sürekli olan çoğu zaman yaradılışa, öze ve niğinin baskıcı tutumu, Cumhuriyet rejimiyle tanışan
insanı yükseltecek dinamiklere hizmet edemiyorsa da savaş yorgunu Türkiye’yi içeriden besleyen kökleri
bütünleyici olma vasfıyla medeniyet bileşkesine hizmet parçalamayı başarmıştı. Bu kadarla da kalmadı; etrafını
edebiliyor. Bu cihetiyle kültüre dair en ikna edici ve geniş çevreleyen ve birbirinden farklı kimlikler taşıyan coğraf-
kültür tanımı Müjgan Cunbur’dan okuduğumu söyleye- yalarla olan bütünleşmişliğini, başta alfabe ve dil olmak
bilirim: “… kültürün en başat özelliklerinden biri sürekli- üzere her türlü kültür ve medeniyet unsurları üzerinden
birer birer alaşağı etmeye muktedir oldu.
liğidir. Kültür sürekliliği, doğal olarak anbean yenilenerek
yeni kuşağın idrakiyle, kendisine yeni unsurların, taze Yirminci yüzyılın başında, Batılılaşma adına tanıştığı-
hücrelerin katılmasıyla süreç içinde yenilenerek sağlanır.” mız her “yeniliğin”, medeniyetin filizleri sayılabilecek
“yenilenmiş” kültür unsurlarını sağlam bir düzlemde
Cunbur’un tanımlaması üzerinden kültürün bir sabite biriktirebilecek kadar genel kabule ulaşamadığı, belki
üzerine inşa olmayıp yenilenen ve yenileyen olmakla dil ve literatür anlaşmazlığından da bir nebze okunabilir.
hem etken hem de edilgen bir mefhum olduğunu dil- Zira bu yenileşme, travmatikti. Nesiller arası fikir ayrı-
lendirebiliriz. Yalnızca etken ve güdümlü olması hâlin- lıklarını ve kutuplaşmaları doğurdu. Bu kutuplaşmalar-
de, toplumun doğal akışının kırılarak aykırı bir düzleme da kamuoyunun şahit olabildiği en net fotoğrafı siyasi
çekilmesi kültürel bir parçalamaya işaret ediyor. Başımı- çekişmeler verecekti. Ve hâlen fikrî yapılanmaların kitle
za gelen alfabe ve dil devrimi, en somut örnekler olarak endişelerini gideren en güçlü alan siyasi arena sayılıyor.
zikredilebilir. “Alfabe değişiminden başlayarak kültür Mutlak bir Batılılaşma savunuculuğu ile bunu tümüyle
dünyamız bir parçalanmışlığı yaşıyor. Çünkü kültürü- reddeden kitlelerin kutuplaşması, medeniyet mirası bi-
müze ilişkin eserlerin ne yazısı bugüne sesleniyor ne rikimi sahiplenmede ve kültürel bütünlüğü sağlamada
dili.” diyen Cunbur, gün geçtikçe daha haklı çıkıyor. sıkıntılı yaklaşımlara gebeydi. Tarihî vesikaları ve bak-
1
Bir kültür uzantısı olmaktan çok bir medeniyet bileşkesi maya kıyılamayan elyazma eserleri “karşılıksız” ihraç
olan dil unsurunun, kültür taşıyıcılığına olan etkisi bera- eden, mimariye kazınmış kitabeleri söken, maziyi red-
* Yazar.
1 Gelibolulu Mustafa Âlî, Menakıb-ı Hünerveran-Hattatların ve Kitap Sanatçılarının Destanları, Hazırlayan: Dr. Müjgan
Cunbur, Büyüyenay Yayınları, İstanbul 2012.
86 2022/2