Page 43 - Başak dergisi 3. sayı_Neat
P. 43

Nane’ye hemen sarıldı. Arkadaşı tüm bu hazırlıkların hepsini kendisi için mi yap-
                  mıştı? Bir rüyada mıydı yoksa gerçek hayatta mı? Nane onu içeri davet etti. Evi gerçekten
                  çok güzeldi. Her yer yeşildi. Duvarlar, halılar, eşyalar… Her şey yeşildi. Keşke onun evi
                  de masmavi olsaydı.   Nane’nin bahçesine gittiler. Yemyeşil bir havuz vardı. Gözlerine
                  inanamıyordu. Nane sözünü tutmuştu.  Bugün gerçekten çok eğleneceklerdi…



                  Var Olmayan Ülke


                         Bu ülkenin bir de ismi vardı: Var Olmayan Ülke. Çok garip bir isimdi. Bu ülke ger-
                  çekte vardı ama yoktu. Bu duruma akıl erdirememişti. Daha sonra Nane çevreyi gezmeyi
                  teklif etti. Aslında çevreyi gezmek istemiyordu. Çok yorgundu ve zaten koşarken her şeyi
                  keşfetmişti. Bu yüzden sadece arkadaşlarla tanışmayı tercih etti. Nane ile birlikte biraz
                  yürüdüler ve çok görkemli bir şatoya geldiler. Şatonun rengi çok cıvık bir pembe rengiydi.
                  Mavi olsa çok daha güzel olurdu.
                         İçeri girmeden önce Nane ona bir uyarıda bulumdu:
                  -Şimdi Bayan Çokbilmiş ’in evine gidiyoruz. Seni onunla tanıştırmalı mıydım ki? Neyse
                  bak şimdi onun her dediğine tamam de, her gösterdiğini çok güzel bul, doğru bir bilgi ver-
                  mese bile doğru olduğunu söyle.
                  -Ama bu çok saçma. Neden böyle bir şey yapayım ki? Bu tam bir aptallık.
                  -Yap da gör ne olduğunu!
                  -Ne olabilir ki? Anca utanır.
                  -Onu tanımıyorsun. Ağlamaya başlar ve başladı mı sonu gelmez. Bir keresinde ağlamak-
                  tan evinde bir nehir oluşmuştu ve tüm ülkede deprem olmuştu, çocuklar uykularını uyuya-
                  mamıştı. Öyle bir bağırdı ki anlatamam.
                  -Vay canına! Buna şahit olmak isterdim ama gerçekten bu ülke için kötü. Bunu deneme-
                  yeceğim.
                  -Bunu yaşamak istemezsin emin ol.

                  Bayan Çok Bilmiş


                         Evindeki her şey pembeydi. Sanırım kör olacaktı. Bayan Çokbilmiş içeri girer gir-
                  mez pembe şekerlemeler, kekler, çikolatalar vermeye başladı. Damla istemediğimi söyle-
                  yecekti ancak aklına Nane’nin uyarısı geldi. Yemek zorunda kaldı. Şekerden midesi bulan-
                  mıştı. Sanki midesinde bir deprem oluyordu. Ara sıra çığ düşüyordu.
                         Bayan Çokbilmiş çizdiği resimleri, yaptığı bilezikleri, okuduğu kitapları göster-
                  meye başladı. Hepsi çok kötüydü aslında ama söylemedi. Prenses kitapları çok ince ve
                  bebeksiydi. Ve resimlerde hep kız çocukları vardı. Hayvan bile yoktu. Yaptığı bilezikleri
                  hayatta takmazdı zaten.


                  Kitap Yamyamları


                         Nane sayesinde birçok kişi ile tanışmıştı. Aralarında çok garip buldukları da oldu
                  çok beğendikleri de. Ateş Kız, Bay Takatuka, Tini Mini Hanım ve Bay Pikap…
                  Çok yorulmuşlardı. Eve dönüş yolunda çığlıklar, ayak sesleri, gümbürtüler duymaya baş-
                  ladılar. İyice dinlediklerinde şu sesler duyuluyordu:
                  -Kitap Yamyamları geliyor, ağaçların üstünü örtün!
                  -Aaaaaaaa, anneciğim!





    42
   38   39   40   41   42   43   44   45   46   47   48