Page 56 - Başak dergisi 3. sayı_Neat
P. 56
Resmen zulüm yapıyorlar. Uzun çorap üstüne tayt onun da üstüne kapkalın bir eşofman burada ne çok …Yok şuydu yok buydu… Ben umursamadan öyle sadece: “Hı hı ,evet,gü-
sonra üst üste iki kazak, atkı, şapka derken tam bir robota dönüştüm. Ahhh, kışı sevme- zel, iyi” diyorum.
mekte çok haklıyım! Yaa , altı üstü bir dışarı çıkacaksın. Sonra orada birkaç saat zaman -- Galiba kahvaltı yerine geldik Faruk. Gamze Hanım -Ekin’in annesi- dedi. Mavi renkli
geçireceksin sıkıcı bir zaman. Sadece bunlar için bu kadar eziyet çekmeye gerek var mı? küçük bir ev gibiymiş. Şurada, hemen iki metre ötede olan.
Doğru söylemiyor muyum? Yaklaşık giyinmem yarım saat sürdü abartısız. (Belki çok söy- -- Eminsin değil mi? Arabayı sağa çekeceğim.
lendiğimdendir) Babam geldi. Annemle babam yarım saat beni beklemek zorunda kaldılar -- Herhalde. Dur mesaj geldi. Bizi görmüşler. Evet, burası!
sonunda hazırlanınca babam sordu sanki beni hiç tanımıyormuş gibi: Herşeye rağmen kahvaltı çok lezzetliydi. Kahvaltıyı yaptıktan sonra dağa doğru tek-
-- Aaaa benim tatlı kızımın neyi var böyle? Neden somurtuyor?Bir şey mi oldu? rar yola çıktık yedi sekiz dakika sonra vardık. Hala somurtuyordum. Arkadaşlarım ayakları
Önceden belirlenmiş tek cevap: bembeyaz yumuşacık kara bata çıka bana doğru geliyorlardı. Geldiklerinde hemen beni
--Kışı sevmiyorum. Bitti. sardılar. Bir de kırk yıldır hiç görüşmeyen eski arkadaşlar gibi de: “Eeee, ne yapıyorsunuz
--Aaa. Benim kızım o yüzden mi somurtmuş öyle? Cici kızım benim, tatlı bebişim benim görüşmeyeli?” falan diyorlar. Benim arkadaşlarım bir garip zaten hiç gülmeyecek anımda
ayy… bile beni güldürürler. Daha iki gün önce zaten okulda birlikteydik. Neyyseee. Melis hemen
--Faruk şımartma kızı, o bebek değil on iki yaşında. Bu arada oraya gidilecek. İki üç aydan çekiştirdi:
beri okula gidip gelmek hariç hiç dışarı çıkmadı, bırak dışarıyı hava bile almadı biliyorsun --Hadii arkadaşlar boşa zaman kaybetmeyelim. Hala ne bekliyorsunuz? İzin alıp dağ yürü-
ki okula da servisle gidiyor. Sanki bir şey varmış gibi de sürekli “Yaz da yaz …” diye sa- yüşüne çıkalım bir an önce.
yıklıyor. Ekin –Aynen aynen çabuk olalım ki zaman kaybetmeyelim. Zaman kaybetmeyelim ki daha
Babam, bana her zaman bebekmişim gibi davranır, istifini bozmadan devam etti: çok güzel vakit geçirelim. Daha çok güzel vakit geçirelim ki büyüyünce güzel anılar bırak-
-- Ahh, minik kızım benim, bazen kötü olan şeyleri iyiye çevirebilirsin canım. Mesela kar mış olalım. Büyünce güzel anılar bırakalım ki birbirimize anlatalım…
oynamayı sevmiyor olabilirsin ama karda sevdiğin bir şey yapabilirsin. Tamam mı tatlı kı- Hah, sonunda bitti. Ekin genellikle böyle konuşmaya özen gösterir. Ona göre cüm-
zım? Şimdi çıkıp biraz hava alalım. Eminim ki çok eğleneceksin bücürüğüm. leleri birbirine bağlamak başarıymış. Çünkü cümleleri birbirine bağlarken düşünmek ge-
-- Faruk yeter ama… rekiyormuş. Ekin, düşünme gücünün herkesten fazla olduğunu düşünüyor. Biraz saçma
-- Feyza ama bu bizim hala minik bebeğimiz, tatlışımız. değil mi? Ama bazen haklı buluyorum çünkü ben onun kadar yaratıcı değilim. Bende artık
Herkes eminim ki çok eğleneceksin diyor ama ben eğlenmeyeceğim. Görecekler. mutlu olmam gerektiğini düşünüyorum çünkü o kadar abartılcak bir şey değil hem karın
Sadece kimsenin hevesini kırmamak için bir şey demiyorum. Bir de üstüme bunca şeyi üstünde yürüme fikri fena değil. Artık gülümsüyordum. Herkes ailesinden izin aldı. Bu
giydikten sonra hemen çıkarmamak için. Zaten hiç de rahat değilim. Daha dışarıda çıka- arada annemler de masayı sandalyeyi kurmuşlardı. Yanımıza birkaç yiyecek aldık. Ben en
madık. Annem ha oydu ha buydu derken piştim. Ben böyle pişmeyi değil güneşte pişmeyi sevdiğim ve benim isteğimle annemin son dakikalarda yaptığı böğürtlenli keki ihmal et-
istiyorum arkadaş… Annem sonunda arkadaşlarımın annesinden haber alıp: memiştim. Yanıma en çok ondan aldım. Bir de Melis’in annesinin yaptığı patatesli poğaça.
-- Beş dakikaya çıkarlarmış. Biz de çıkalım isterseniz, yolda güzel bir yerde kahvaltımızı Bizim geldiğimiz yer kayak merkezi tesislerinin olduğu yerden yedi sekiz kilometre ötede.
yapacakmışız bu arada. Oraya çok kalabalık oluyor diye gitmedik. Burada neredeyse kimse yok sadece ileride pek
-- Olur. Çıkalım Feyzacığım. Kahvaltıyı nerede yapacağımıza bakarız. Şimdi hayırlısıyla net görünmeyen iki üç kişi vardı. Onlar da kalabalıktan kaçmış olmalı. Annemlerin sık sık
bir yola koyulalaım da… tembihlediği şey:” Kızlarım çok dikkat edin, çok uzaklaşmayın.” Bizim dediğimiz şey:
Arabaya bindik. Tam birkaç metre ilerlemiştik ki araba bir anda durdu. “Tamam anne, altı üstü bir yürüyüş yapacağız. Ne olabilir ki? Neyse izin kopardıktan sonra
-- Ahh yiyecekler almaya gittiğimde dolduracaktım. Unuttum. Yola bakmaktan öndeki ben- Mine sevinçle:
zin bitiyor uyarısını da görmemişim. Neyse ki yolun kenarında ilerliyorduk da ortada yolu -- Haydi dağcılar dağ yürüyüşüne!
kapatmadım. Hep bir ağızdan:
--Ahh Faruk ahh senin bu unutkanlığın… -- Hazır mıyız?
-- Hadi yakınmayı bırak da çekiciyi ara. Aradıktan sonra da arkadaşlara söyle biz biraz geç - Evettt!
geleceğiz, diye. Aslında karın üstünde yürümek gerçekten eğlenceliydi. Biraz önyargımı kırmam
-- Tamam. lazımmış. Ama biraz… Hâlâ yazla eşit veya daha fazla o-la-mazz. Bitti. Sadece fena değil o
OFF! Demiştim size bugün güzel geçmeyecek diye. Günün başlıngıcından belli bu- kadar. Ama arkadaşlarla geçen zaman eğlenceli olduğu için mutluyum. Neyse boş ver. Anın
gün dediğim gibi eğlenceli geçmez. Neyse yaklaşık otuz kırk dakika sonra çekiciler geldi. keyfini çıkarmaya çalış. Birlikte sohbet etmek beni daha çok neşelendiriyordu. Profosyonel
Sonra benzinimizi doldurduktan sonra tekrar yola çıktık. Dağa çıkarken dön, dön, dön çok dağcı gibi gürünmek için kendilerimize sopalar bulmuştuk. Bembeyaz kara batıra batıra
midem bulandı. Anlamıyorum, bir çocuk ailesine kişilik olarak bu kadar da mı benzemez? yürüyorduk. Biraz ilerledikten sonra Melis: -- Kızlar bu kadar uzaklaşmak yeter. Şimdi bu
Onların ne midesi bulandı ne de arabanın içinde piştiler. Hayatlarından memnun bir şekilde alanda dolaşa dolaşa atıştırmalıklarımızı yiyelim. Zaten çook acıktım.
gülümsüyorlar. Sonra bana soruyorlar: “Aaa şuna bak, şu çok güzel değil mi, aaa bakın kar
55