Page 57 - Başak dergisi 3. sayı_Neat
P. 57

Ben Melis’i anlamıyorum daha yeni kahvaltı yaptık. Melis her zaman çok yiyen bir
                 insandır. Sürekli bir şey yerken görürüm ama hiç kilo aldığını görmedim. Kız sürekli yiyor.
                 Ama belki bizden bile zayıf. Neden anlamıyorum. Ben hiçbir şey yemediğim halde kilo alı-
                 yorum. Ama o kadar da kilolu sayılmam. Ve Melis yine acıktı zaten okulda da her teneffüs
                 bir şey alır. Ben onun yediklerini yesem herhalde karnım patlar.  Melis hariç kimsenin karnı
                 acıkmamıştı.            Ekin:
                 --Hadii Meliss biraz daha dayan dayanmassan ileride acıkırsın ileride acıkırsan annemgilin
                 oraya gitmek zorunda kalırız. Oraya gitmek zorunda kalırsak zamanımız boşa gider. Za-
                 manımız boşa giderse birlikte az vakit geçirmiş oluruz. Birlikte az vakit geçirirsek birlikte
                 anılarımız olmazz…
                         Bu kız ne zaman konuşmaya başlasa dönüp dolaşıp aynı yere geliyor.  Melis değil
                 Ekin zaman kaybettirir. Eğer böyle devam ederse…  Zaten Melis o kardar çok şey almıştı
                 ki yani ye ye bitmez.  Neyse Melis Ekin’i dinlemeden güzelce karnını doyurduktan sonra
                 etrafımızda dolana dolana sohbet etmeyi düşündük. Dolaşırken ileride yerde çıkıntılı bir
                 topluluk gördüm. Çiçeğe benziyordu ama bu soğukta çiçek ne arasın çok merak ettim. Çok
                 uzaklaşmamamız gerekiyordu ama fazla uzaklaşmak değildi o sadece 15- 16 metre ötedeki
                 bir şeydi. Biraz fazla gelebilir ama bence değil çünkü artık kocaman kız olduk biraz kendi-
                 mize güvenmemiz gerekiyordu değil mi?  Hemen arkadaşlarıma haber verdim.
                 -- Kızlar şuradaki şeyler nee baksanıza! Hemen bakıp gelsek. Çok merak ettim. Daha fazla
                 uzaklaşmayız. Ne olurrr!
                 Ekin :
                  -- Ama oraya gidersek bize kızabilirler. Kızarlarsa…
                 Derken sözünü kestim. Çünkü artık bu kadar yetmişti. Sürekli Ekin’i dinledik zaten.
                 -- Şeyy, bence hemen bir şey olmaz artık biz büyüdük değil mi?
                      Mine ve Melis bana katıldı. Sonra Ekin de katılmak zorunda kaldı. İlerlerken karın
                 şiddetinin biraz daha arttığını fark ettik. İlk başta minicik toz kadar yağıyordu fark edilme-
                 yecek şekilde, şimdi biraz daha artmış ama bundan zarar gelmez diyerek yola devam ettik.
                 İlerledikçe artıyordu ama merak ettiğim topluluğa o kadar yaklaşmıştık ki geri dönmek is-
                 temedik. Bu arada sis de artıyordu ama merakımıza yenilmek istemedik devam ettik uzak-
                 tan gördüğüm şeylere gelince sisten ve bayağı artan kardan göremedik ama sonunda birkaç
                 dakika sonra ne olduğunu anladık daha doğrusu ben bilmiyordum ama Mine ne olduğunu
                 söyledi. Söylediğine göre ismi Kardelen çiçeğiymiş. Kışın karı delip çıkarmış. Bu yüzden
                 ismi kardelenmiş. Bu çiçeğin nesli tehlikedeymiş. Bu yüzden önemli bir iş yapmışız. Çün-
                 kü bu çiçekler normalde koruma altındaymış. Mine araştırmayı seven bir kız olduğu için
                 böyle durumlarda hep bizi aydınlatır. Tam annemlere bulduğumuz şeyi göstermeye gide-
                 cektik ki kafamızı kaldırınca birde ne görelim. Her yer pus içinde karın şiddeti öyle artmış
                 ki hiçbir şey görüncek gibi değil. Biranda nereye gideceğimizi şaşırdık. Ha orasıydı ha
                 burasıydı derken şansımızı deneyip ilerlemeye devam edelim dedik. Ama ters yöne devam
                 etmişiz. Çünkü gittiğimiz yer tam ileride değildi kardelenlere gitmek için sağa veya sola
                 döndük. Ahh, şimdi tamamen kaybolmuştuk.
                         Arkadaşlar hepsi benim suçumdu. Özür dilerim. Israr etmemeliydim. Ekin, sen çok
                 haklıydın. (ağladım)
                         Hep bir ağızdan,“Hepimizin hatası hem sen buraya gelmek bile istememiştin.Biz iste-
                 dik.” dediler ve beni biraz olsun yatıştırdılar. Biz hem ağlıyor hem kendimize kızıyor hem
                 de belki biri duyar diye bağırıyorduk.
                 …
                         Kar hafif şiddetlendiğinde artık telefonla arayıp gelmeleri gerektiklerini düşündük.








    56
   52   53   54   55   56   57   58   59   60   61   62