Page 48 - My FlipBook
P. 48
düĢmüĢ, gidiyorum. Bunun için de en verimli tarla diye, kaatillerin,
hırsızların, eroincilerin yuvasını seçmiĢ bulunuyorum. (Durak) Öldürdüğüm, kanun
emanetini yağlı ip diye boynuna geçirip boğduğum masumun hayâli beni oraya
sürüklüyor, i-Ģe oradan baĢlatıyor! (Durak, düĢünce) Yine o hayâlin çektiği
sihirli nokta mıdır, nedir; nefsime tek pay vermemesi gereken tezimin ilk hisse
iste-yicisi olarak karĢınıza ben çıkıyorum! Ve ben bu noktada tezimin yalancısı,
sahtekârı, istirmarcısı oluyorum! Ben nasıl acınacak adam olabilirim?... (Durak)
Merhamet, harikulade birĢey; içinde hayat kaynayan kazan.. Eğer ona uzanan eller
arasında benim kan dolu avuçlarım olmasaydı... (Durak) Reis Beyefendi; (Eliyle
ceketinin yakasına yapıĢır.) Ceketim benimdir, cep ceketime aittir, eroin de o
cebin malıdır. Ben suçluyum! Bana acımak, merhamete mevzuunu kaybettirmek olur.
Bana acımayınız ki, bundan böyle acıyabüe-siniz!..
(Geride bir hareket.. Kaatil ayakta ve yüzü karmakarıĢık..)
KAATĠL — (Görünmeyen Hâkime doğru avaz
139
avaz) Ben koydum! Reis Beyin cebine eroini ben koydum! Suçlu benim!
(Herkes donar. Patlayan flâĢlar.. Kumarhane Garsonu elleriyle yüzünü kapar. Reis
Bey dönüp Kaatile bakar. Avukat, Savcı, herkes jandarmalardan baĢka herkes,
gözlerini Kaatile mıhlamıĢ...)
GÖRÜNMEYEN HÂKĠMĠN SESĠ — YaklaĢınız, yaklaĢınız!
(Kaatil dinleyici parmaklığından yıkılırca-sına çıkar. Yürür, Ģahit parmaklığı
önünde durur. Yürürken, üst üste fotoğraf flâĢları parlar. Reis Bey, görünmeyen
hâkimlere dönmüĢtür.)
REĠS BEY — Yalan söylüyor, muhterem hâkimler!... Beni seven tek insan, o..
Oğlumdan yakın... Babasını kurtarmak için yalan söylüyor, baĢka çare bulamıyor.
Suçu yalandan üstüne aldığına katiyen inanınız ve onu affediniz! Zindanda,
baĢımın altında, kanını içtiğim masumun dantelalı yastığı var, üstümde yine onun
iĢlemeli yorganı.. Bir de (Gösterir) bu kaatilin, her gece üstüme yorganı çeken
ve almmdaki teri silen merhametli parmakları.. Kendisini feda ediyor, biliniz!
(Kaatil ağlar. Dadı ağlar, Yeldirmeli Kadın ağlar, Bar Kızları ağlar,
dinleyiciler arasında bir çoğu yüzünü kapar. Birden Kumarhane Garsonu baĢını
kaldırır, ayağa fırlar.)
KUMARHANE GARSONU — (Bulunduğu yerden yüksek sesle) Asıl suçluyu istiyorsanız,
be-
140
nim! Benim eroin sattığımı herkes bilir. Baskın olunca, eroini kahve ocağındaki
yerinden alıp Re-^ is Beyin cebine attım. Onu aramazlar sandım.
(Kumarhane Garsonu, davet beklemeden parmaklıktan çıkıp, ağır adımlarla Savcının
önüne kadar gelir.)
KUMARHANE GARSONU lim oluyorum!
— IĢıklar kararır —
(Savcıya) Tes-
141
TABLO IX [Otel holü.. Aynı.]
(Sabah vakti.. Otel Kâtibi, Birinci ve Ġkinci Bar Kızları, TaĢralı ve Köylü
müĢteriler. Orta yerdeki masanın üstünde bir teyp dönüyor. Herkes teype doğru
iki büklüm.. Bar kızları gündüz elbiseli ve ciddî kılıklı...)
TEYPTE REĠS BEYĠN SESĠ — Göklerin merhamet dolu olduğuna inanıyorum. Bizse,
umacı korkusuyla yorgan altına kaçan çocuk gibi, nefsimizin beton çatısını
tepemize çekmiĢ, yaĢamayı öldürüyoruz! Yağmurun yalnız suyunu toplayabi-liyoruz;
ruhundan uzağız! Halbuki ne güzel isim koymuĢlar ona: Rahmet.
(Teypte kapı çıngırağı, kadın ökçelerinden çıkan sesler...)
TEYPTE OTEL KÂTĠBĠNĠN SESĠ — Bizim Bar Kızları, Reis Bey; siz devam edin!...
TEYPTE RESĠ BEYĠN SESĠ — O kadar geç mi oldu vakit?
TEYPTE BĠRĠNCĠ BAR KIZININ SESĠ — Çok geç, Reis Bey; bizim dönüĢ vaktimiz..
Sabah oluyor!
TEYPTE REĠS BEYĠN SESĠ — Bakın, çok geçin arkasından nasÜ bir, çok erken
baĢlıyor! Kainat nizamı.. Merhala&t için de aynı Ģey... Kinin. 142
zulmün de baĢında ve sonunda merhamet nöbet bekliyor. Otur kızım, otur ve beni
dinle!.. Sen jde kızım, ha, Ģöyle.. Ne diyordum? Rahmet.. Âlem, bu temel
üzerinde.. Eğer toprağa, tohuma, hattâ kire, lekeye merhamet olmasaydı, su olur