Page 142 - Efsane
P. 142
sarılmıştı. Bacağımı biraz hareket ettirmeye çalışınca, şaşkınlıkla acının
öncekinden çok daha az olduğunu fark ettim. Doktora baktım. "Ne yaptınız?”
Sadece omuz silkti, sonra da eldivenlerini çıkarıp lavabolardan birinde ellerini
yıkamaya başladı. "Biraz toparladık. İdam edilirken ayakta durabileceksin."
Durdu. "Duymak istediğin bu muydu bilmiyorum.’’
Tekrar sedyeye düşüp gözlerimi kapadım. Bacağımdaki acının azalması öyle
rahatlatmıştı ki tadını çıkarmaya çalıştım ama kâbusumun bazı parçaları hâlâ
aklımdaydı, düşünmemek için fazla tazelerdi. Tess şimdi neredeydi? Arkasını
kollayacak biri olmadan yaşayabilecek miydi? Uzağı göremiyordu. Gece
gölgeleri ayırt edemediğinde ona kim yardım edecekti?
Anneme gelince... henüz onu düşünmek için yeterince güçlü değildim.
Kapı sertçe vuruldu. Adamın biri, "Açın," diye seslendi. "Komutan Jameson
tutukluyu görmeye geldi." Tutuklu. Buna güldüm. Askerler adımı ağızlarına
almak bile istemiyorlardı.
Odadaki nöbetçiler daha kapının kilidini açıp yoldan çekilir çekilmez Komutan
Jameson içeri fırladı, düpedüz köpürüyordu. Parmaklarını şaklattı. "Bu çocuğu
sedyeden alıp zincire vurun," diye bağırdı. Sonra da bir parmağıyla göğsümü
dürttü. "Sen. Sen sadece küçük bir çocuksun, üniversiteye gitmedin, Deneme'yi
geçemedin! Nasıl sokaktaki askerleri atlatabildin? Nasıl bu kadar sorun
çıkarabildin?” Dişlerini gösterdi. “Senin hak ettiğinden çok daha fazla dert
olacağını biliyordum. Askerlerimin zamanını sürekli boşa harcıyorsun. Başka
birkaç komutanın askerlerinin de."
Ona bağırmamak için dişimi sıkmak zorunda kaldım. Askerler aceleyle yanıma
gelip sedyenin kemerlerini açmaya başladılar.
Yanımda duran doktor başını eğdi. "Affedersiniz, komutanım,” dedi. "Bir şey mi
oldu acaba? Neler oluyor?”
Komutan Jameson öfkeli bakışlarını ona çevirdi. Adam sindi. "Batalla Binası'nın
önünde protestocular," diye sözü yapıştırdı. "Sokak polisine saldırıyorlar."
Askerler beni sedyeden alıp ayağa kaldırdılar. Ağırlığım yaralı bacağımın üstüne
binince acıyla irkildim. "Protestocular mı?” "Evet. İsyancılar.” Komutan
Jameson yüzümü avuçladı. "Yardım etmeleri için benim askerlerimi çağırdılar,
bu da benim programımın altüst olduğu anlamına geliyor. En iyi adamlarımdan
biri yüzünde derin kesiklerle buraya gönderildi. Senin gibi pis suçlular ordudaki
evlatlarımıza nasıl muamele etmeleri gerektiğini bilmiyor." Tiksintiyle yüzümü
savurup arkasını döndü, Beni tutan askerlere, "Götürün onu,” diye seslendi