Page 144 - Efsane
P. 144

JUNE






               KÜÇÜKKEN METİAS BAZEN UFUK ÇAPLI İAYANLARLA İLGİLENMESİ

               için çağırılır, sonrasında da bana olanları anlatırdı. Hikâye her zaman aynıydı:
               veba karantinaları veya vergilere öfkeli bir düzine yoksul (genellikle ergenlik
               çağında, bazen de yetişkin) bölgelerden birinde sıkıntı çıkarırdı. Birkaç toz
               bombası atılır, sonra da hepsi tutuklanarak mahkemeye çıkarılırdı.
               Ama daha önce hiç yüzlerce insanın hayatını riske attığı böyle bir isyan
               görmemiştim. Gördüklerim bunun yanından bile geçemezdi.

               “Bu insanların derdi ne?” diye sordum Thomas’a.
               "Akıllarını yitirmişler.” Bütün devriyesi önümüzdeki kalabalığa dönmüş halde
               Batalla Binasının dışındaki yüksek platformda duruyorduk, Komutan Jameson'ın
               diğer bir devriyesi de kalkan ve coplarla kalabalığı dağıtmaya çalışıyordu.
               Günün erken saatlerinde doktorlar bacağıyla ilgilenirken Day'e gizlice baktım.
               Acaba uyanık mı, yaşanan kaosu ekranlardan izliyor mu diye merak ettim.
               Göremediğini umdum. Başlattığı şeyi görmesi gerekmiyordu. Onu düşünmek -

               Cumhuriyet’i suçlaması, vebayı Cumhuriyetin başlattığını ve Deneme’de
               başarısız olan çocukların öldürüldüğünü söylemesi- içimi öfkeyle dolduruyordu.
               Silahımı kılıfından çıkardım. Hazır dursa iyi olurdu. Sesimi sakin tutmaya
               çalışıp, “Daha önce hiç böyle bir şey görmüş müydün?” diye sordum.


               Thomas başını salladı. "Sadece bir defa, çok uzun zaman önce.” Koyu saçlarının
               bir kısmı yüzüne düştü. Her zamanki gibi düzgünce geriye taranmış değildi;
               herhalde daha önce kalabalığın içindeydi. Ellerinden biri kemerine bağlı
               silahında geziniyor, diğeri de omzuna asılı bir tüfeği tutuyordu. Bana
               bakmıyordu. Dün gece beni koridorda öpmeye kalkıştığından beri bana bir kere

               bile düzgünce bakmadı. “Bir avuç ahmak,” diye cevap verdi. “Eğer geri
               çekilmezlerse komutanlar onları yaptıklarına pişman edecek.”

               Yukarı bakıp birkaç komutanın Batalla Binası’nın balkonlarının birinde
               durduğunu gördüm. Emin olmak için fazla karanlıktı ama Komutan Jameson'ın

               onlarla birlikte olduğunu sanmıyordum. Ancak ağzındaki mikrofonla emirler
               verdiğini biliyordum çünkü Thomas bir elini kulağına bastırmış, dikkatle
               dinliyordu. Fakat dedikleri sadece Thomas’ın kulakları içindi, ne dediği
               hakkında hiçbir fikrim yoktu. Altımızdaki kalabalık itmeye devam ediyordu.
   139   140   141   142   143   144   145   146   147   148   149