Page 146 - Efsane
P. 146
sonra da çatılara. Askerlerin hiçbirinde toz bombası ya da göz yaşartıcı gaz
yoktu. Bunun yerine her birinin omzunda tüfeği vardı. “Onları dağıtmıyorlar,
Thomas. Onları kapana kıstırıyorlar.” Thomas bana sert bir bakış attı. “Sıkı dur,
June. Dikkatini kalabalığa ver.”
Gözlerim hâlâ çatıdayken Komutan Jameson'ın yanında askerlerle Batalla
Binasının tepesine çıktığını gördüm. Mikrofonuna doğru konuştu.
Birkaç saniye geçti, içimde kötü bir his vardı; şimdi neler olacağını biliyordum.
Thomas mikrofonuna bir şeyler fısıldadı. Bir emre yanıt verdi. Ona bir bakış
attım. Bir saniyeliğine bakışıma karşılık verip platformda bizimle duran
devriyenin geri kalanına baktı. “Ateş serbest!” diye bağırdı.
“Thomas!” Daha fazlasını söylemek istedim ama o anda platformdan ve çatıdan
silah sesleri gelmeye başladı. İleri hücum ettim. Ne yapmayı planladığımı
bilmiyordum -askerlerin önünde kollarımı mı sallayacaktım?- ama Thomas ileri
adım atamadan omzumu tuttu.
“Geri çekil, June!”
Tutuşundan kurtulup, “Adamlarına geri çekilmelerini söyle,” diye bağırdım.
“Onlara...”
O anda Thomas beni yere öyle sert bir şekilde itti ki yan tarafımdaki yaranın
açıldığını hissettim.
“Kahretsin, June,” dedi. “Geri çekil!”
Yer şaşılacak kadar soğuktu. İlk kez kendimi kaybolmuş hissettim, hareket
edemeden öylece oturdum. Biraz önce olanlara anlam veremiyordum. Yaramın
etrafındaki deri yanıyordu. Meydana kurşunlar yağıyordu. Kalabalıktaki insanlar
sele yakalanmış su setleri gibi yere düşüyorlardı. Thomas, dur. Lütfen dur. Ayağa
kalkıp yüzüne bağırmak, bir şekilde canını acıtmak istiyordum. Metias bunu
yaptığını görseydi seni öldürürdü, Thomas, eğer hayatta olsaydı... Ama sadece
kulaklarımı kapadım. Silah sesleri kulakları sağır edecek düzeydeydi.
Ateş sadece bir dakika sürdü ama sanki çok daha uzun gelmişti. Thomas
sonunda askerlerine ateşi kesme emri verdi ve kalabalıkta vurulmamış olanlar
dizlerinin üzerine düşüp ellerini yukarı kaldırdı. Askerler hemen onların yanına
gidip ellerini arkalarından kelepçeledi ve hepsini bir yığın olacak şekilde bir
araya gelmeye zorladılar. Dizlerimin üzerine doğruldum. Silahlardan dolayı hâlâ
kulaklarım çınlıyordu... Kan, ceset ve tutukluların olduğu sahneyi gözlerimle