Page 138 - Efsane
P. 138
Çalışma kamplarına gitmen gerekiyordu.”
Uykuya dalmak üzereymiş gibi gözlerini kısarak gülümsedi. “Ben de seni zeki
sanmıştım...”
Görünüşe göre güneş henüz onun bu tavırlarını yok etmemişti. “Peki ya, şu diz
rahatsızlığın?”
“Onu da senin Cumhuriyet’in yaptı. Bu gözümdeki kusurla birlikte.”
“Cumhuriyet sana neden bunları yapsın ki, Day? Deneme’den bin beş yüz tam
puan almış birine neden zarar vermek istesin ki?” Day’in dikkatini
çekebilmiştim. “Neden bahsediyorsun sen? Deneme’de başarısız oldum ben.”
O da bilmiyordu. Tabii ki bilmiyordu. “Hayır, olmadın. Tam puan aldın.”
“Şaka falan mı bu?” Day bacağını biraz oynatıp acı içinde gerildi. “Tam puan
demek, hah! Daha önce bin beş yüz alan birini tanımıyorum.”
Kollarımı kavuşturdum. “Ben aldım.”
Tek kaşını kaldırdı. “Sen mi? Tam puan alan o deha sen miydin?”
“Evet.” Başımı salladım. “Görünüşe göre sen de öylesin.”
Day gözlerini devirip tekrar uzağa bakmaya başladı. “Saçmalık.” Omuz silktim.
“Neye istiyorsan ona inan.”
“Mantıklı gelmiyor. Seninle aynı durumda olmam gerekmiyor mu? Bu kıymetli
Deneme’nizin amacı da bu değil mi?” Bir an duraksadı ve tereddüt edip yeniden
devam etti. “Gözüme eşekarısı zehri gibi yakan bir şey enjekte ettiler. Aynı
zamanda dizimi kestiler. Neşterle. Sonra da bana zorla bir tür ilaç içirdiler, tek
hatırladığım şey... diğer çocukların cesetleriyle birlikte bir hastanenin bodrum
katında yatıyordum ama ölmemiştim." Tekrar güldü. Sesi oldukça zayıf
geliyordu. “Harika bir doğum günüydü.”
Üstünde deney yapmışlardı. Büyük ihtimalle ordu için. Bundan artık emindim ve bu düşünce midemi
bulandırmıştı. Dizinden, kalbinden ve gözünden ufak doku örnekleri almışlardı. Dizinden: Olağanüstü
fiziksel kabiliyetini, süratini ve çevikliğini incelemek istedikleri için. Gözünden: Belki de bir şey enjekte
etmeyip bir şey almışlardı, görüşünün neden bu kadar keskin olduğunu anlamak için. Kalbinden: Kalp
atışlarının en az nereye kadar düşebileceğini anlamak için ilaç vermiş ve herhalde kalbi durunca hayal
kırıklığına uğramışlardı. O sırada da öldüğünü sandılar. Bütün bunların sebebi açıklığa kavuşmuştu -bu
doku örneklerinden bir şeyler üretmeye çalıştılar, ne olabilir, bilmiyordum- haplar, lensler, askerlerimizi
geliştirebilecek, daha hızlı koşmalarını, daha iyi görmelerini, daha zekice düşünebilmelerini ya da daha sert
koşullara dayanabilmelerini sağlayacak herhangi bir şey.
Bütün bu düşünceler bir saniyede aklımdan geçti, sonra durdum. Bu nasıl olabilirdi. Böylesi bir şey
Cumhuriyet’in değerleriyle bağdaşmazdı. Bir dehayı böyle harcamak için sebep neydi?
Belki de onda tehlikeli bir şeyler görmüşlerdi. Kurallara karşı koyan bir kıvılcım, şimdi sahip olduğu
isyankâr ruhu. Onu eğitmek yerine topluma olan katkılarını feda etmenin daha az riskli olacağını
düşünmelerine sebep olan bir şey. Geçen yıl bin dört yüzden yüksek puan alan çocuk sayısı otuz sekizdi.
Belki de Cumhuriyet bu çocuğun ortadan kalkmasını istemişti.