Page 162 - Efsane
P. 162

Belki de beni sınıyordu. Belki de bildiğimden şüpheleniyordu.
               Cevap vermemek için etimden bir ısırık aldım. Birbirimizden oldukça uzakta
               oturuyor olmamızdan memnundum. Thomas onu “affetmem”, beni yemeğe
               çıkarmasına izin vermem için çok uğraşmıştı. Bunu neden yapıyordu, emin
               değildim. Beni konuşturmak için mi? Yanlışlıkla ağzımdan bir şeyler kaçırmam
               için mi? Reddedip reddetmeyeceğimi görüp sonra bunu Komutan Jameson’a
               anlatmak için mi? Biri hakkında soruşturma başlatmak için çok fazla kanıt

               gerekmezdi. Belki de bu yemek sadece bir yemden ibaretti.
               Ama belki de gerçekten benimle barışmak istiyordu.
               Hangisi doğru bilmiyordum. Bu yüzden dikkatli hareket ediyordum.

               Thomas yemek yerken beni seyrediyordu. “Ona ne söyledin?”

               Sesinde kıskançlık vardı. Kelimelerim serinkanlı ve tarafsızdı. “Boş ver,
               Thomas.” Dikkatini dağıtmak için uzanıp koluna dokundum. “Eğer çocuğun biri
               sevdiğin birini öldürmüş olsaydı, sen de bunu neden yaptığını anlamak için
               uğraşmaz mıydın? Eğer etrafta nöbetçiler olmazsa benimle konuşur sanmıştım.
               Ama artık umudum kalmadı. Öldüğünde sevineceğim.”


               Thomas biraz rahatladı ama hâlâ yüzümü inceliyordu. Uzun bir bekleyişin
               ardından, “Belki de onu bir daha görmemelisin,” dedi. “Sana bir faydası
               oluyormuş gibi görünmüyor. Komutan Jameson'dan Day’in su istihkakını
               vermesi için başka birini göndermesini isteyebilirim. Ağabeyinin katiliyle bu
               kadar yüz yüze gelmen düşüncesi hiç hoşuma gitmiyor.”


               Onaylayarak başımı sallayıp fasulyemden bir lokma daha aldım. Şimdi sessiz
               kalmam iyi görünmezdi. Ya ağabeyimin katiliyle yemek yemekteysem? Mantık.
               Dikkat ve mantık. Gözucuyla Thomas’ın ellerine bakıyorum. Ya Metias’ı bu eller
               bıçakladıysa?

               Bir an bile durmadan, “Haklısın,” dedim. Sesimin minnettar, düşünceli çıkmasını
               istiyorum. “Ondan henüz işe yarar bir bilgi çıkaramadım. Nasıl olsa yakında
               ölmüş olacak.”
               Thomas omuz silkti. “Böyle düşünmene sevindim.” Garson gelirken masaya 50
               Not bıraktı. “Day şu anda sadece idam edilmeyi bekleyen bir suçlu. Söyledikleri
               senin konumundaki bir kız için önem taşımamalı.”
               Cevap vermeden önce bir ısırık daha aldım. “Taşımıyor,” diye cevap verdim.

               “Benim için bir köpekle konuşmaktan farksız.” Ama aslında düşüncelerim
               farklıydı, Day eğer doğruyu söylüyorsa dedikleri benim için önem taşıyacaktı.

               Thomas’ın beni evime bırakıp gitmesinin üzerinden saatler geçmişti, saat
   157   158   159   160   161   162   163   164   165   166   167