Page 46 - Efsane
P. 46

Tess dudağını ısırdı. “Eden. John diğer herkesin şimdilik iyi olduğunu söylüyor.
               Ama Eden konuşabiliyor ve yeterince uyanık. Yataktan çıkıp güçlü olduğunu
               kanıtlamak için lavabonun altındaki sızıntıyı tamir etmek istedi ama tabii ki
               annen onu yatağa geri yolladı. Eden'ın ateşi için soğuk bez olarak kullanabilsin
               diye iki bluzunu yırttı, John da eğer annene uyan kıyafet bulabilirsen iyi
               olacağını söyledi.”


               Nefesimi bıraktım. Eden. Tabii ki Eden; vebaya yakalanınca bile küçük bir
               mühendis gibi davranmaya devam etmiş. Neyse ki biraz ilaç bulabilmiştim. Her
               şey yoluna girecekti. Eden bir süre için iyi olacaktı, John’un nutuklarını da

               çekebilirdim. Kaybolan kolyeme gelecek olursak... Annemin bunu
               öğrenemeyecek olmasına biran için sevindim çünkü bu onu çok üzerdi.


               “Tedavi için ilaç bulamadım, arama yapacak kadar zamanım da yoktu.”


               Tess, “Sorun değil,” diye cevap verdi. Kolum için yeni sargı hazırlıyordu.
               Sandalyesinin arkasında asılı duran yıpranmış şapkamı gördüm. “Ailenin zamanı
               var. Başka bir şansımız daha olacaktır.”


               "Kimin evindeyiz?"


               Bu soruyu sorar sormaz, bir kapının kapandığını ve yan odadan gelen ayak
               seslerini duydum. Panik içinde Tess’e baktım. Sessizce başını sallayıp rahat
               olmamı söyledi.


               İçeriye şemsiyesinden pis yağmur damlaları düşen bir adam girdi. Elinde

               kahverengi kese kâğıdı vardı. "Uyanmışsın,'' dedi bana. “Bu iyi.” Yüzünü
               inceledim. Adam oldukça solgun renkli ve biraz kiloluydu, kalın kaşları ve
               sevecen gözleri vardı. Tess’e bakarak, “Kızım, sence yarın akşam gidebilecek
               duruma gelir mi?” dedi.


               "O zamana yola çıkmış oluruz.” Tess içinde renksiz bir sıvı bulunan şişeyi aldı -
               sanırım alkoldü- ve sargının kenarını hafifçe onunla ıslattı. Kurşunun sıyırdığı
               yere değdirince acıdan irkildim. Sanki derime ateş değdirilmiş gibi
               hissediyordum. "Burada kalmamıza müsaade ettiğiniz için tekrar teşekkür ederiz,
               efendim."


               Adam yüz ifadesi belirsiz bir şekilde homurdanıp başıyla garip bir şekilde
   41   42   43   44   45   46   47   48   49   50   51