Page 47 - Efsane
P. 47

onayladı. Sanki kaybettiği bir şeyi arar gibi odaya göz gezdirdi. ''Sanırım sizi
               ancak o kadar misafir edebilirim. Veba devriyesi yakında yeniden tarama
               yapacak.” Bir an tereddüt etti. Sonra kese kâğıdından iki konserve çıkarıp onları
               şifonyerin üstüne koydu. "Size biraz fasulye getirdim. Muhteşem sayılmaz ama
               en azından karnınızı doyurur. Ekmek de getiririm." Daha ikimiz hiçbir şey
               diyemeden aldıklarıyla birlikte odadan aceleyle çıktı.


               Vücuduma ilk kez eğilip baktım. Kahverengi asker pantolonu giyiyordum,
               çıplak göğsüm ve kolum sargıdaydı. Ve bir de bacağım. Tess’e, “Neden bize
               yardım ediyor?” diye sordum kısık sesle.


               Kolumdaki yeni sargıdan başını kaldırıp bana baktı. "O kadar şüpheci olma.

               Cephede çalışan bir oğlu varmış. Birkaç sene önce vebadan ölmüş.” Tess
               sargının son düğümünü atınca inledim. "Nefes al, bakayım.” Dediğini yaptım.
               Parmaklarını narince göğsümün farklı yerlerine bastırırken keskin acılar
               saplanıyordu. Bunu yaparken yanakları kızardı. "Kaburgalarının birinde çatlama
               olabilir ama kesinlikle kırık yok. Hızlı bir şekilde iyileşeceksin. Her neyse, bu

               adam bize isimlerimizi sormadı, ben de ona sormadım. Bilmemek en iyisi. Ona
               neden böyle yaralandığını anlattım. Sanırım ona oğlunu hatırlattı.”


               Kafamı yine yastığa koydum, vücudumun her yeri ağrıyordu. Adam beni
               duymasın diye fısıldayarak, "İki bıçağımı da kaybettim,” dedim. "Güzel
               bıçaklardı."


               Tess, "Bunu duyduğuma üzüldüm, Day,” dedi. Yerinden fırlamış bir saç telini
               yüzünden uzaklaştırıp üzerime eğildi. İçinde üç tane gümüş kurşun bulunan
               şeffaf plastik bir poşeti bana gösterdi. "Bunları giysilerinin içine sıkışmış halde
               buldum, sapanın ya da başka bir şey için isteyebileceğini düşündüm." Poşeti
               ceplerimden birine sıkıştırdı.


               Gülümsedim. Üç yıl önce Tess'le tanıştığımda Nima bölgesindeki çöp kutularını

               karıştırıp duran on yaşında cılız, öksüz bir kızdı. O ilk zamanlar benim
               yardımıma o kadar muhtaçtı ki bazen şu anda ona ne kadar güvendiğimi
               unutuyordum.


               "Sağ ol, kuzen,” dedim. Anlayamadığım bir şeyler fısıldayıp kafasını çevirdi.


               Bir süre sonra derin bir uykuya daldım. Uyandığımda ne kadar zaman geçtiğini
   42   43   44   45   46   47   48   49   50   51   52