Page 49 - Efsane
P. 49
terlemişti. “Biraz önce sizi bir adamın aradığını duydum."
Gözlerimi adama diktim. Tess panikle bana bakıyordu. "Nereden biliyorsun?"
diye sordum.
Adam odayı toparlamaya başladı, boş kaseyi kapıp şifonyeri sildi. "Arayan kişi
etrafa veba ilacına ihtiyacı olan birini aradığını söylüyor. Senin yaralandığını
bildiğini söylüyor. İsim vermedi ama senden bahsediyor olmalı."
Doğrulup ayaklarımı yatağın kenarından salladım. Başka seçenek yoktu.
"Benden bahsediyor,” diye katıldığımı belirttim. Tess birkaç tane temiz sargı
bezi alıp bluzunun içine tıktı. “Bu bir tuzak. Hemen gidiyoruz.”
Adam bir kere başıyla onayladı. “Arka kapıdan çıkabilirsiniz. Koridordan
dümdüz gidin, solunuzda.”
Bir an için durup onunla göz göze geldim. O anda, benim kim olduğumu çok iyi
bildiğini fark ettim. Ama bunu dile getirmedi. Geçmişte bizim bölgemizde
benim kim olduğumu anlayıp bana yardım eden diğer insanlar gibi, o da
Cumhuriyet’e çıkardığım zorluklardan tam olarak şikâyetçi sayılmazdı. "Size
çok minnettarız," dedim.
Karşılığında hiçbir şey söylemedi. Tess’i elinden yakaladım ve yatak odasından
geçtik, koridorun sonunda arka kapıdan çıktık. Gece oldukça nemliydi. Gözlerim
yaralarımın acısından sulandı.
Yavaşlamadan önce altı blok boyunca sessiz arka sokaklardan geçtik. Artık
yaralarım âdeta çığlık atıyordu. Rahatlamak için elimi kolyeme götürdüm ama
artık boynumda olmadığını hatırladım. Midem bulandı. Ya Cumhuriyet onun ne
olduğunu anlarsa? Yok ederler miydi? Peki ya izini sürüp ailemi bulurlarsa?
Tess aniden yere yığılıp başını duvara yasladı. "Şehri terk etmemiz gerekiyor,"
dedi. “Burası çok tehlikeli, Day. Bunu sen de biliyorsun. Arizona ya da
Colorado, hatta Barstow bile daha güvenlidir. Varoşlar benim için sorun olmaz.”
Tabii, tabii, biliyorum. Gözlerimi indirdim. "Ben de gitmek istiyorum."
"Ama gitmeyeceksin. Yüzünden anlaşılıyor."