Page 76 - Efsane
P. 76

sadece benim duyabileceğim şekilde mırıltıyla çıkıyordu. “Her şey yolunda mı?”

               “Evet,” diye mırıldandım. Küçük mikrofon boğazımın titreşimlerini alıyordu.
               “Lake merkezindeyim. Bir süreliğine bağlantıyı kesiyorum.” Thomas,
               “Anladım,” dedi ve ses kesildi.


               Mikrofonu kapatmak için dilimi şaklattım.

               ilk sabahın büyük kısmını çöplerde bir şeyler anyormuş gibi yaparak geçirdim.
               Diğer dilencilerden veba kurbanları, polislerin nerelerden tedirginlik duyduğu ve

               nerelerin iyileşmeye başladığı hakkında hikâyeler dinledim. Yiyecek ve temiz su
               bulabilecek en iyi yerlerden, kasırga çıktığında saklanılacak en iyi yerlerden
               konuşuyorlardı. Dilencilerin bazıları henüz Denemeye giremeyecek kadar küçük
               görünüyorlardı. En küçükleri ailelerini anlatıyor ya da bir askerden nasıl bir
               şeyler çalınabileceğinden bahsediyordu.


               Ama kimse Day’den konuşmuyordu.

               Saatler nihayet geceyi gösterdi. Dinlenmek için birkaç dilencinin uyumakta
               olduğu sessiz bir sokak bulduğumda karardık bir köşeye kıvrılıp dilimle

               mikrofonumu açtım. Sonra cebimden Day’in kolyesini çıkardım, üzerindeki
               çıkıntıları inceleyebilmek için hafifçe kaldırdım.

               “Bu gecelik benden bu kadar,” diye mırıldandım. Boğazım belli belirsiz titredi.


               Kulaklığım statik yüzünden hafifçe çatırdadı. Thomas, “Bayan Iparis?” dedi.
               “Bugün şansın yaver gitti mi?”


               “Hayır, hiçbir şey olmadı. Yarın halka açık bazı yerleri deneyeceğim.” “Tamam.
               Burada yedi-yirmi dört bekleyen adamlarımız olacak.” Aslında Thomas’ın orada
               sadece kendisinin durup beni dinleyeceğini söylemek istediğini biliyordum.
               “Teşekkürler,” diye fısıldadım. “Bağlantıyı kesiyorum.” Mikrofonumu dilimle
               kapattım. Karnım guruldadı. Bir kafe mutfağının arkasında bulduğum bir dilim
               tavuğu çıkarıp üzerindeki soğuk yağa aldırış etmeden yemeye çalıştım. Eğer bir
               Lake’li gibi yaşamam gerekiyorsa bir Lakeli gibi de yemem gerekiyordu. Belki

               de bir iş bulmalıydım. Bu fikir karşısında gülmemek için kendimi zor tuttum.

               Sonunda uykuya daldım ve kötü bir rüya gördüm, rüyamda Metias da vardı.


               Ertesi gün de ondan sonraki gün de işe yarar bir şey bulamadım. Saçlarım
               sıcaktan ve dumandan birbirine girip solmuş, yüzüm kirle kaplanmıştı. Göldeki
   71   72   73   74   75   76   77   78   79   80   81