Page 71 - Efsane
P. 71
JUNE
“ORAYA GİDEN BEN OLMALIYDIM. SEN DEĞİL.”
Dişlerimi sıkıp Thomas’a bakmamaya çalıştım. Bu sözleri Metias söylemiş de
olabilirdi. “Senden daha az şüpheli görünürüm,” diye cevap verdim, “insanlar
bana daha rahat güven duyarlar.” Batalla Binası’nın kuzey kanadında, Komutan
Jameson'ın camın diğer tarafında çalışmasını izliyorduk. Bugün Kolonilerden
gelip gizlice, “Cumhuriyet size nasıl yalan söylüyor!” diye propaganda yayan bir
casusu yakalamışlardı. Casuslar genellikle Denver’a yollanırdı ama eğer Los
Angeles gibi büyük bir şehirde yakalanırlarsa onları başkentten önce biz alırdık.
Şu anda sorgu odasında baş aşağı sallanıyordu. Komutan Jamesonın elinde bir
makas vardı.
Casusa bakmak için başımı biraz eğdim. Kolonilerle ilgili her şeyden nefret
ettiğim gibi ona da daha şimdiden tahammül edemiyordum; Vatanseverlerle bir
bağlantısı yoktu, orası kesindi ama bu onu sadece daha da korkak biri yapardı.
(Şu ana kadar ele geçirdiğimiz her Vatansever, onu tutuklayamadan kendini
öldürmüştü.) Bu casus henüz gençti, muhtemelen yirmili yaşlarının
sonlanndaydı. Ağabeyimle aşağı yukarı aynı yaşlardaydı. Artık Metias’tan
bahsederken geçmiş zaman kullanmaya alışmaya başlamıştım.
Göz ucuyla Thomas’ın hâlâ bana baktığını görebiliyordum. Komutan Jameson
onu resmî olarak ağabeyimin pozisyonuna terfi ettirmişti fakat Thomas’ın benim
bu test görevim üzerinde fazla söz hakkı yoktu ve bu onu deli ediyordu. Ona
kalsa yanımda bir çift güçlü destek ve arkamda beni takip edecek bir ekip
olmadan Lake bölgesine arka arkaya günlerce gizli bir şekilde gitmeme engel
olurdu. Ama bu, yarın sabahtan itibaren yine de gerçekleşecekti.
“Bak. Benim için endişelenme.” Camdan bakınca casusun acı içinde
kıvrandığını görebiliyordum. “Kendi başımın çaresine bakabilirim. Day aptal
değil, eğer şehrin içinde beni takip eden bir ekip olursa hemen fark edecektir.”
Thomas sorguya geri döndü, “işini iyi yaptığının farkındayım,” diye yanıtladı.
Ardından gelecek amayı bekledim. Gelmedi. “Mikrofonunu açık tut, yeter. Ben