Page 72 - Efsane
P. 72

de buradaki işlerin icabına bakayım.” Gülümsedim. “Teşekkürler.” Bana
               bakmadı ama dudaklarının kenarlarının kıvrıldığını görebiliyordum. Belki de o
               ve Metias’la birlikte takıldığımız, onlara ordunun işleyişi hakkında gülünç
               sorular sorduğum zamanları hatırlıyordu.


               Camın ardındaki casus birden Komutan Jameson’a bağırdı ve zincirlerini
               şiddetle sallamaya başladı. Komutan bize bir bakış atıp eliyle içeri gelmemizi
               işaret etti. Tereddüt etmedim. Thomas, ben ve sorgu odasının yakınında duran
               bir başka asker hemen içeri girip duvara dizildik. Anında odanın ne kadar sıcak
               ve havasız olduğunu hissettim. Tutuklunun çığlıklar atmaya devam edişini
               izledim. Komutan Jameson a, “Ona ne dediniz?” diye sordum.


               Bana baktı. Gözlerindeki ifade buz gibiydi. “Ona hava gemilerimizin bir sonraki
               hedefinin onun yaşadığı şehir olacağım söyledim.” Tutukluya geri döndü. “Eğer
               kendi için neyin iyi olduğunu biliyorsa bizimle işbirliği yapacaktır.”


               Casus sırayla hepimize kızgın bir bakış attı. Ağzından çıkan kan alnına akıp
               oradan da başının altındaki zemine damladı. Her sallandığında Komutan
               Jameson boynundaki zincire basıp durana kadar onu boğuyordu.

               Şimdi de bize hırlayıp botlarımıza kan tükürdü, tiksinerek ayağımı yere sildim.


               Komutan Jameson eğilip ona gülümsedi. “Baştan alalım, olmaz an? Adın ne?”

               Casus gözlerini başka tarafa çevirdi ve cevap vermedi. Komutan Jameson iç

               çekip Thomas’a işaret verdi. “Ellerim yoruldu,” dedi. “Sen devral.”

               “Evet, efendim.” Thomas selam verip ileri adım atlı. Çenesini sıkıp yumruğunu
               casusun karnına geçirdi. Casusun gözleri yerinden fırladı, yere daha fazla kan
               tükürdü. Dikkatimi kıyafetinin ayrıntılarına verdim. (Pirinç düğmeler, asker

               botları, kolunda mavi bir rozet. Bu onun asker kılığına girdiğini ve orada
               yaşayan herkesin bu rozeti takması zorunlu olan San Diego’nun yakınlarında
               yakalandığı anlamına geliyordu. Onu neyin ele verdiğini de görebiliyordum.
               Pirinç düğmelerden biri Cumhuriyet’te üretilen diğer düğmelerden biraz daha
               düz görünüyordu. O düğmeyi kendisi eski bir Koloniler üniformasından eklemiş
               olmalıydı. Aptallık etmişti. Sadece Koloni casuslarının yapacağı bir hataydı.)


               Komutan Jameson tekrar, “Adın ne?” diye sordu. Thomas bir bıçak çıkarıp
               casusun parmaklarından birini tuttu.
   67   68   69   70   71   72   73   74   75   76   77