Page 73 - Efsane
P. 73

Casus yutkundu. “Emerson.”

               “Emerson ne? Açık konuş.”

               “Emerson Adam Graham.”


               Komutan Jameson neşeli, tatlı bir sesle, “Doğu Texas’tan Bay Emerson Adam
               Graham,” dedi. “Sizinle tanıştığıma memnun oldum, genç beyefendi. Söyleyin
               bana Bay Graham, Koloniler sizi neden bizim güzel Cumhuriyetimize gönderdi?
               Yalanlarını yaymanız için mi?”


               Casus bir kahkaha attı. “Güzel Cumhuriyet’miş,” diye tersledi. “Cumhuriyetiniz
               on sene bile daha dayanamayacak. Çok da iyi olacak. Koloniler topraklarınızı ele
               geçirdiğinde onlar sizin hiç yapamadığınız kadar...”


               Thomas casusun suratına bıçağının kabzasıyla bir tane geçirdi. Yere bir diş
               yuvarlandı. Thomas’a baktım; saçları yüzüne düşmüş ve her zamanki
               sevecenliğinin yerini zalimce bir zevk almıştı. Kaşlarım çatıldı. Thomas’ın
               yüzünde bu ifadeyi çok sık görmüyordum; kanımı dondurdu.


               Komutan Jameson, casusa bir kez daha vurmadan Thomas’ı durdurdu. “Tamam.
               Dostumuzun Cumhuriyet hakkında söyleyeceklerini bir dinleyelim, bakalım.”


               Casusun yüzü çok uzun süre baş aşağı asılı durmaktan kıpkırmızı olmuştu. “Siz
               buna Cumhuriyet mi diyorsunuz? Kendi insanlarınızı öldürüyor, eskiden
               kardeşleriniz olan insanlara işkence ediyorsunuz.” Bu lafları duyunca gözlerimi
               devirdim. Koloniler onların ülkeyi ele geçirmesinin iyi bir şey olacağına
               inanmamızı istiyordu. Sanki bizi topraklarına katıyorlar ya da bize bir iyilik
               yapıyorlarmış gibi. İşte bizi böyle görüyorlardı, zavallı küçük bir sınır ülkesi,
               sanki daha güçlü olan kendileriymiş gibi. Bu fikir onların işine geliyordu tabii

               çünkü sellerin onların topraklarını bizim topraklarımızdan çok daha fazla tahrip
               ettiğini duymuştum. Olay hep buydu zaten, toprak, toprak, toprak. Ancak bir
               birliğe hiç dönüşmedik; asla da dönüşmeyecektik. Ya onları yenecek ya da
               denerken ölecektik. “Size hiçbir şey söylemeyeceğim. Ne isterseniz yapın ama
               size hiçbir şey söylemeyeceğim.” Komutan Jameson, Thomas’a gülümsedi, o da
               aynı şekilde karşılık verdi. “Eh, Bay Graham’ı duydun,” dedi. “Ne istersen

               yapabilirsin.” Thomas onunla ilgilenmeye başladı ve bir süre sonra casusu zapt
               edebilmek için diğer asker de ona yardım etti. Ondan zorla bilgi alırlarken
               kendimi oraya bakmaya zorladım. Bunu öğrenebilmem, buna alışabilmem
               gerekiyordu. Casusun çığlıklarından kulaklarım çınlıyordu. Saçlarının benimki
   68   69   70   71   72   73   74   75   76   77   78