Page 108 - Olasılıksız
P. 108

16





                    Yandaki siyah minibüsteki adam, kaputun üstüne bir siren takıp da, yana çekmesini söylediğinde
               Abdul Aziz çok da şaşırmadı. Kadın ona yüzlüğü verdiğinde zaten başının dertte olduğunu anlamıştı.
                    Taksi şoförü bir anda taksisine ne aldığını düşünürken gözlerini yoldan ayırmadı. Kenara çeker
               çekmez silahlı üç adam minibüsten atlayıp taksinin çevresini sardılar. Aziz trafiğin yavaşladığını ve
               insanların bir tutuklama seyredeceklerini zannederek durduklarını gördü.
                    "İkiniz. Arabadan çıkın ve ellerinizi başınızın üstüne koyun. Hemen!"
                    Aziz'e iki defa söylemeleri gerekmiyordu. En iyi durumda bile  kendi  ırkından insanlara polisin
               nasıl davrandığını biliyordu. Hele  şimdiki gibi bir durumda. Yavaş yavaş hareket ederek kapısının
               kilidini açtı, kolu çekti. Taksiden inerken ellerini kaldırdı.
                    "Dizlerinin üzerine çök!"
                    Aziz aynen kendisine söylenileni yaptı. Sağ dizi daha yere değdiği anda biri onu yüzüstü yere itti,
               diğeri de Aziz'in ellerini tutup kelepçeledi. Ensesine ayağıyla bastırıyordu adamlardan biri. Yanağı yola
               yapışmıştı.
                    "Ne yapıyorsunuz?"
                    "Kadın nerede?"
                    "Kahretsin!"
                    Birkaç saniye sonra bir adam saçından tutup Aziz'i kaldırdı. "Kadını nerede bıraktın?"
                    "Hiçbir yere bırakmadım," dedi Aziz. Midesine bir tekme yiyince nefesi kesildi.
                    "Dalga geçmiyoruz burada. Bir daha soruyorum: Kadın nerede?"
                    "Canımı yakmayın! Doğruyu söylüyorum!" dedi zar zor nefes alan Aziz. "Taksiye hiç binmedi ki.
               Bana sadece-"
                    "Efendim!" diye seslendi biri Aziz'in sözünü keserek. "Şuna bir baksanız."
                    Saçından tutan adam  onu bırakınca  Aziz'in  çenesi yere vurdu. Ağzının içine kan  doldu. Daha
               hareket edemeden adam yine geldi ve başını kaldırdı.
                    "Bunu mu verdi sana?"
                    Aziz, adamın elinde tuttuğu gümüş renkli telefona baktı.
                    "Evet. Arka  koltuğa koydu ve bana  şehir merkezine gelip Broad Sokağı'ndaki bir iş yerine
               bırakmamı söyledi. Yanlış bir şey mi yaptım?"


                                                             ▲

                    Caine, bir an için, kaçmak istedi. Bir taksiye atlayıp La Guardia'ya gitmek istedi; oradan da her
               nereye gidiyorsa ilk uçağa binerdi ve asla dönüp geriye bakmazdı. O kadar basit olurdu ki her şeyi
               geride bırakmak. Yeni bir yerde, yeniden başlamak her şeye. İnsanların ismini bilmediği, hayatını nasıl
               mahvettiğini bilmediği bir yerde.
                    Ama tüm kaçış fantezileri gibi bu da imkânsızdı. Dünyanın neresine kaçarsa kaçsın;
               hastalığından kaçamazdı ki. Nereye giderse gitsin zihnindeki saatli bomba da onunla olacaktı. Caine,
               eğer Dr.  Kummar'ın ilacı bir işe yararsa uzun vadede, hayatını yeniden gözden geçirip gerçekten
               önemli değişiklikler yapacağına söz verdi kendi kendine. Ama bunu yapmadan önce birkaç  şeyin
               icabına bakması gerekecekti. Bunlardan ilki Nikolaev'in parasını ödemekti, ikincisi de bir daha poker
               kulüplerine gitmemekti.
                    İç geçirdi ve eskiden Tommy'yle birlikte takıldıkları plakçıya doğru yürüdü. Köşeyi dönünce




               Saklı Kütüphane                             108                                 www.e-kitap.us
   103   104   105   106   107   108   109   110   111   112   113