Page 111 - Olasılıksız
P. 111
bir fırtına hızıyla yayıldı ve sokağın karşısındaki tankere gelince iyice alevlendi. Nava, Caine'i son
gördüğü yere baktı, ama dumandan artık onu göremiyordu.
Ona ulaşmaya çalıştı, ama ne olduğunu kestiremediği üç araç vardı önünde. Biri güneşte
bırakılmış bir parça çikolata gibi şekilsiz bir şeydi. İkincisi alevlerden bembeyaz parlasa da bunun bir
araba olduğu belliydi. Sonuncusu bir ateş sütunuydu, kıvrılmış metallerden oluşmuş ne olduğu
anlaşılmayan bir şey.
Tüm bunların arasından bir geçiş bulmak için uğraştıkça her yerde önüne bir ateş duvarı
çıkıyordu. Kapana kısılmış bir dişi aslan gibi volta atıyor, Caine'e ulaşmanın bir yolunu arıyordu; ama
şu anda gökten bir köprü düşmedikçe bunu yapmanın bir yolu yoktu.
▲
Caine gözlerini açtı ve dumanlı havayı soludu. Hemen öksürdü ardından. Ölmüştü ama şimdi
hayattaydı. Neler olmuştu? Bedenine baktı; her şey yerli yerindeydi, ama dizi hâlâ paramparçaydı.
Önündeki araba hâlâ tek parça halindeydi; ancak alevlerin arabaya doğru yaklaşığını, yolun öteki
tarafından bu tarafa geldiğini görebiliyordu.
Herhalde bayılmıştı, ya da yine bir şeyler görmüştü. Ama çok gerçekçiydi gördükleri. Midesini
delen metali, omuriliğini paramparça ederken hissettiği acıyı hatırladı. Tanrım, delirmişti. Belki-
Önündeki araba alev aldı. Seyrederken dondu kaldı. Aynı şeyleri görmüştü. Gözlerini kapadı, bu
duygudan kurtulmaya çalıştı. Görmüş olması veya olmaması bir şeyi değiştirmezdi, eğer o araba
patlarsa ölecekti. Uzaklaşmaya çalıştıysa da dizinden dolayı kıpırdayamadı. Hareket edemedi. Eğer
buradan çıkacaksa bir mucize olmalıydı ve hemen olmalıydı.
Caine hiçbir zaman öyle dindar bir adam olmamıştı; yine de hiçbir şey için çok geç değildi. Dua
etmek için gözlerini kapayınca hiç beklemediği bir şeyi keşfetti: Hâlâ görebiliyordu.
Ateş, sokak, Caine bunların ortasında, kırık ve kanlar içinde. Gümüşi bir şeyi atarken kendisini-
Patlamayla sokak sarsılırken Caine kendine geldi. Birden ne yapması gerektiğini biliyordu.
Düşünmeden metal çantanın sapına yapıştı. Tüm gücüyle kolunu çekti ve bu gümüşi şeyi fırlattı.
Bu dikdörtgen cisim.
Çanta önünde park edilmiş olan arabanın yanındaki arabanın tavanına düşer. Caine duvara
yaslanır, araba patlayınca olacakları, kaderini kabullenir. Tavan yandıkça metal çanta bir füze gibi
sokağın öteki tarafına uçar. Bir binanın yanına çarpıp başka bir arabanın altına girer ve alevleri
canlandırır. Yine bir patlama otur ve petrol alev alır. Ateşin etkisiyle araç yerden yükselir ve binaya
çarpar.
Zincirleme bir tepki başlar.
▲
Gümüş renkli bir cisim uçtu havada ve sonra araç patladı. Araç inanılmaz bir gürültüyle binaya
çarptı ve tuğlalar kaldırıma döküldü. Eğer Nava işi bilmeseydi, birinin roket güdümlü bir bomba attığına
yemin edebilirdi. Metal bir şeyin düştüğünü duyunca yüzünü buruşturdu. Yukarıya baktı, bir tek binanın
yangın merdivenini görüyordu.
O kadar çok duman vardı ki, sanki merdiven sağa sola sallanıyordu. Bir ses daha duydu. Nava
daha dikkatli bakınca nefesini tuttu. Merdiven sallanıyor gibi görünüyordu, çünkü sallanıyordu
gerçekten.
Patlamada inşaat için kurulan bazı kalaslar yerinden çıkınca yangın merdivenini yerinde tutan
parçalar da sökülmüştü. Bu ve ısı, merdiveni tutan çivileri gevşetmişti. Bir ses daha duydu. Sanki
merdiven her an yıkılacakmış gibi duruyordu-
Saklı Kütüphane 111 www.e-kitap.us