Page 114 - Olasılıksız
P. 114

17





                    Caine kendinden geçince daha da ağırlaştı, ama Nava yine de koşmaya devam etti. Şu anda
               adrenalin salgıladığı için koşabildiğini  biliyordu, dursa bayılacaktı. Hem adam, hem de kendisi için
               güvenli bir yer bulmalıydı.
                    Nava yavaşlamadan Caine'in omzuna bir saat önce iliştirdiği vericiyi hemen söktü, ve ateşe attı.
               Artık Grimes'ın onları bulması imkânsızdı. Bir tek sorun vardı: Nereye gideceklerdi saklanmak için?
                    Kendi dairesine dönemezdi. Caine'inki de olmazdı. Adamın yaraları oluk oluk kanarken Nava bir
               arabayı çalıştırmaya çalışamazdı. Adamın yaralarına bakabileceği bir yere  gitmeliydi. Yeşil sokak
               levhasına bakınca aklına bir şey geldi.
                    Tae-Woo ile buluştuğu daire yalnızca birkaç blok ötedeydi. Koreliler burayı sık sık kullanıyorlar
               mıydı, yoksa bir  kere  mi kullanmışlardı? Eğer oraya girdiğinde iki ajan varsa  o zaman Nava'yı
               öldürürlerdi. Omzunda asılı duran Caine inledi. Başka bir çaresi yoktu. Bu riski göze alacaktı.
                    Yoluna devam etti. Üç blok kalmıştı. Sokakta birkaç kişi yürüyordu, ama yanlarından geçerken,
               insanların tam New Yorklulara özgü bir biçimde başkasının işine hiç mi hiç bulaşmadıklarını gördü.
               Kimse omzunda kanlar içinde bir adamı taşıyan göz alıcı esmer kızı durdurmadı. Ya bunun çok basit
               bir açıklaması vardı, ya da kesinlikle bulaşmak istemiyorlardı.
                    Binaya vardığında Nava ölmek üzereydi. Caine'i taşımaktan omuzları ve beli uyuşmuştu beş katı
               çıkarken. Son katı tüm iradesini kullanarak ve artık kendini de sürükleyerek çıktı.
                    Nava, apartman aralığında Caine'i yere bırakıp, daireye  sessizce yaklaştı. 9 milimetrelik Sig
               Sauer'ını iki eliyle tutup,  kapıyı tekmeleyerek açtı.  Aynen birkaç gece önce  yaptığı gibi odaya göz
               attığında karanlık oda boştu. Nava rahatlayarak derin bir nefes aldı ve Caine'i çekiştirerek içeri soktu.
                    Kapıyı kapadığında  ışığı  bulmak için  eliyle duvarı yokladı. Tavanda asılı duran tek  bir ampul
               yanınca odayı aynen bıraktığı gibi buldu. Boş duvarlar, kirli zemin, ufak mutfak, sarı buzdolabı, hiçbir
               şey değişmemişti. Bir nefes aldı ve sırt çantasındakileri yere boşalttı.
                    İlk önce güvenliği sağlamalıydı. Kapının hem üstüne, hem de altına hamur gibi bir şey yerleştirdi.
               Buradan çıkarken bunu sökmek zor olacaktı; ama en azından içerideyken kimse kapıyı tekmeleyerek
               açamayacaktı.   Sonra  Caine'e   döndü.   Berbat durumdaydı.
                    Yüzü bembeyazdı, gömleği terli bedenine yapışmıştı. İki eli kıpkırmızıydı ve eti sıyrılmış gibiydi.
               Yakından bakınca öyle olmadığını, sadece derin olmayan  kesikler  olduğunu gördü ellerinde. Asıl
               sorun sol bacağıydı, o da kanlı bir et yığını gibiydi. Dikiş yeri boyunca kotunu kesmek için bıçağını
               kullandı.
                    Baldırında kan olmasına rağmen  birkaç çizik ve yara dışında çok da zarar  görmemişti sanki.
               Dizinden kan  akıyordu  esas. Eliyle hafifçe yoklayarak  şüphelerini doğruladı. Tüm diz  kapağı
               paramparça olmuştu. Yırtılan derisinin altında beyaz kıkırdağı görebiliyordu.
                    Ellerindeki bezleri  açtı ve ceketinin  geri kalanını yere serdi, steril bir  ortam değildi. Ama
               yapabileceği bir şey yoktu. Çantasından birkaç şırınga ve neşter çıkardı. Caine'e tam 100 miligram
               Demerol   vermek   üzereydi   ki   Forsythe'ın   sözlerini hatırladı... Şu görevde her şeyin olabileceğini
               ve olasılık dâhilinde olduğunu düşün.
                    Böyle bir  şeyin olma ihtimali çok azdı ama...  İçinden okkalı bir küfür  etti. Bu riski göze
               alamayacaktı. Şırıngayı bir kenara bıraktı ve bir kapsülü kırıp Caine'in burnunun altına tuttu. Caine
               bilinçsiz bir  şekilde bu kapsülü uzaklaştırmaya çalıştı ilk önce, sonra da gözleri açıldı.  İlk defa göz
               göze geldiler.
                    Bu zayıf haliyle bile zümrüt yeşili gözleri vahşi ve asi bakıyordu. Sağına, soluna baktı ve sonra da
               Nava'ya döndü.




               Saklı Kütüphane                             114                                 www.e-kitap.us
   109   110   111   112   113   114   115   116   117   118   119