Page 116 - Olasılıksız
P. 116

parmağıyla ekranda kadınla, yarım blok ötede duvara yaslanan hedef arasında bir çizgi çizdi.
                    "Sonra ne oldu?"
                    Grimes omuz  silkti. "Bilmiyorum. Son görüntüde kadının  yanan kamyonlara doğru gittiğini
               görüyoruz.   Ondan sonra dumandan bir şey seçilmiyor."
                    "Peki ya kızılötesi kullansak?"
                    Grimes sandalyesinde dönüp Dr.  Jimmy'ye  öyle bir  baktı ki  sanki  ona 'bana işimi öğretmeye
               kalkma' der gibiydi. "Ben bunu nasıl da akıl edemedim? Ay pardon, şimdi hatırladım, etmiştim. Ama
               ateşin ısısından dolayı kızılötesi işe yaramaz. Duman dağıldığındaysa ikisi de ortada yoktu,"
                    "Vaner'ın kullandığı verici ne oldu?"
                    "Patlamadan birkaç dakika sonra sinyal kesildi."
                    Forsythe önce sustu, ardından da bunun Grimes'ın suçu olduğuna karar verdi. "Kimse, ama hiç
               kimse hedef bulunana kadar evine gidemez. Anladın mı?"
                    "Neyse," dedi iç geçirerek Grimes.
                    Forsythe hızla odadan çıkarken arkasından kapıyı çarptı.
                    Grimes onu gözleriyle takip etti. "O-çocuğu,"

                                                             ▲

                    "Tommy," diye inledi Caine. "Öldü, değil mi?" diye sordu kadına.
                    "Bilmiyorum," derken yalan söylüyordu Nava. Göz göze  gelmemeye  özen göstererek  adamın
               diziyle ilgilendi. Aslında Caine bir şekilde rahatlıyordu, hissettiği sancı sayesinde Tommy'nin ölümünün
               acısını bastırabiliyordu. İnanılmaz bir suçluluk duygusu hissetti. Eğer Caine onu aramasaydı, Tommy
               orada olmayacaktı. O hayatını yaşamaya devam edecekti, ama şimdi...o ölmüştü.
                    "Senin tersin istikamete fırladı patlamada. Belki de  kurtuldu. Sen kurtuldun."  Kadın gözlerinin
               içine baktı. "Arkadaşın için üzgünüm.  Ama sen bunu atlatacaksan, onu aklından çıkarman lazım.
               Şimdilik en azından."
                    Caine sinirlenerek ona ters ters baktı. Kimdi bu kadın da, cüret edip, yas tutmaması gerektiğini
               söylüyordu? Birden duygularına yenik düştü. Suçluluk, karmaşa, minnet acı, korku, kızgınlık. Her biri
               bir dalga gibi onu kaplayıp üstünden geçti. Derin bir nefes alıp burnunu sildi.
                    Bu garip  kadın Caine'in gururunu incitmemek için,  o göz yaşlarına hâkim olmaya çalışırken,
               pencereden gecenin karanlığına bakarmış gibi yaptı. Caine kendine gelince de, dizinin başına dönüp,
               işine devam etti. Artık her ne hikmetse o kadar acımıyordu canı.
                    "Ne yaptın?" diye sordu.
                    "Bölgesel olarak  sinirini kıstırdım. Sancıyı azaltacak bu, en azından ben kıkırdağını düzletene
               kadar."
                    İlk defa kadına baktı. Caine daha önce bu kadar formda bir kadın görmemişti. Siyah dar tişörtü
               kollarındaki ve omuzlarındaki kaslarla  gerilmişti. Karnı bir tahta kadar düzdü, bacakları uzun  ve
               güçlüydü, üzerinde bir gram fazla yağ yok gibiydi.
                    Cildi pürüzsüzdü, koyu tenliydi. Hatları belirgindi ve esmerdi. Saçını at kuyruğu yapmıştı. Eğer
               gülümseseydi kahverengi saçlarının çevrelediği bu yüz çok güzel görünecekti; ama dudakları dümdüz
               bir çizgi, kahverengi gözleri ise soğuk ve ifadesizdi.
                    "Kimsin sen?" diye sordu Caine sonunda.
                    "Adım Nava Vaner."
                    "Hayır, onu sormadım, kimsin sen? Neden beni kurtardın? Ne istiyorsun?"
                    "Bunun cevabı çok karmaşık," dedi Nava iç geçirerek alnını elinin tersiyle silerken. "Bu sorunun
               cevabını ben bile tam olarak bilemiyorum ki anlatayım."




               Saklı Kütüphane                             116                                 www.e-kitap.us
   111   112   113   114   115   116   117   118   119   120   121