Page 110 - Olasılıksız
P. 110
fışkıran yoğun, siyah dumanı görmek için gözlerini kıstı. Yarım blok ötedeydi. İleride üç farklı şekil
gördü, sonra da bir anda tek bir kütle oluverdiler sanki. İlk patlamanın olduğu yere yakın yerlerde daha
küçük ateşler de yanıyordu, alevler ileri geri yaylanıyordu.
"Tommy!" diye bağırdı Caine. Gözleri dumandan yanıyordu.
Ayağa kalkmaya çalıştığında sol bacağına ağırlığını verdiği anda parçalanan diz kapağındaki
kemik parçalan birbirine değdi ve Caine yere yığıldı yine. Dünyası karardı. Kendine geldiğinde yan
yatmıştı, kanlı elleriyle parçalanmış dizini tutuyordu.
Sesini duymadan yarım saniye önce hissetti ikinci patlamayı. Sıcak hava yüzünü kapladı ve yer
yerinden oynarken, sanki kaldırım da yerinden oynadı. Başını çevirip sokağa baktı.
Bir araba daha patlayınca gökten yağıyormuş gibi metal ve cam parçaları dağılmıştı her tarafa.
Parçalar çevresinde yere düşerken yüzünü korudu. Başını kaldırınca bir plakanın başından biraz
ileride kaldırıma saplandığını gördü. Buradan çıkmak zorundaydı. Şansı sürekli yaver gitmezdi. Bir
sonraki patlamada bir şey ona saplanırsa ölecekti.
Ayağa kalkmaya çalışırken ağırlığını sağ bacağına vererek yakındaki bir sokak musluğuna
tutunmaya çalıştı. Sol ayağı kaldırıma takılıp da dizi yerinden oynayana kadar gayet iyi kalkıyordu.
Sancı daha önce bildiği hiçbir acıya benzemiyordu, sanki bacağı çevrile çevrile sökülüyormuş
gibiydi. Kan ter içinde kalmıştı. Dilini ısırdı, kanattı ve dizine baktı.
İlk başta aklı karıştı; Caine ilk önce sağ ayağına baktı, sonra sol ayağına. Neredeyse bayılacaktı,
bilincini yitirmek üzere olduğunu hissetti. Ama buna izin vermedi, dilini sertçe ısırdı ve tuzlu kanın
tadını aldı.
Ayağı 180 derece dönmüştü, arkaya bakıyordu. Bu haldeyken buradan uzaklaşamazdı. Bu ayağı
düzeltmesi gerekiyordu. Bunu düşününce midesine bir sancı saplandı, midesi ağzına gelince de asit
tadı aldı ve yaralı dili yandı. Kaldırıma tükürdü. Kusmuk ve kan tükürmüştü,
Caine hoplayarak binanın duvarına kadar gelirken dönen bacağı her kaldırıma çarptığında acıdan
inledi. Tam midesi bulanıp da başı dönerken binanın dibine çöktü. Ayağına baktığında bu sefer bu onu
etkilemedi, çünkü şoka giriyordu.
İnanılmaz bir gümbürtüyle bir araba daha patladı. Caine başını korurken yine gökten metal
parçalan yağdı. Gözlerini açtığında üzerine yaslanarak kalktığı musluğun çevresinde duran bir tampon
gördü. Sırtını duvara yasladı ve acısını düşünmemeye çalıştı. İki eliyle uzanıp, bacağını normal haline
getirmek için tuttu ve çevirdi.
İnanılmaz acı.
Saf, katıksız, acı. Teri gözlerine girdi, sanki bir akvaryumun arkasından bakıyordu sokağa.
Önündeki araba yanmaya başladı. Caine yalnızca baktı, hipnotize olmuş gibiydi. Deri koltuklara doğru
yayılan ateş, esneyen tembel bir kedi gibiydi. Sanki alevlerin de bir canı vardı, direksiyonu, arabanın
önünü, tavanını kapladılar. Direksiyon erimeye başladı, gözlerinin önünde koltuklar da eridi,
şekilsizleşti, sanki farklı bir şey oldu.
Birden önündeki araba patlar. Yavaşça parçalara ayrılır. Pencerelerden fırlayan cam parçacıkları
bedenini 47 yerinden keser.... yüzünü, kollarını, bacaklarını. Kapı patlayarak arabadan ayrılır....
minyatür metal füzeler gibi her tarafa sıçrar dumanın arasında. Bir parça havada döner, yere paralel
bir halde uçar ve Caine'in midesine saplanır.
Sivri ucu derisini keser, tereyağı keser gibi karnını deşer. Yavaş çekimde bile bu o kadar hızlıdır
ki sancı yoktur. Ta ki omuriliğine gelene kadar. Sırtı biranda elektrik yemiş gibi acır.
Gözleri yerlerinden fırlayacakmışçasına büyür. Kemiklerin ezildiğini duyar metal omuriliğe
saplanırken. Ve sonunda arkasındaki tuğla duvara kadar deler geçer. İç organları da artık
paramparçadır. Metal yolunun üzerindeki her şeyi yok etmiştir.
Caine ölür.
İlk patlamayla, Nava'nın daha önce hiç şahit olmadığı şiddette bir zincirleme tepki başladı, ateş
Saklı Kütüphane 110 www.e-kitap.us