Page 155 - Olasılıksız
P. 155
yerde bir boşluk var artık, altında da kanlı gri bir omlet Bedenindeki her kas gevşiyor; tabancası
aralarına düşüyor ve-
(döngü)
Kadın hayatta, kurşun boynunu delip geçiyor, şah damarından fıskiyeden fışkırırcasına kan
fışkırıyor ve-
(döngü)
Kadın üst üste defalarca ölüyor. Zapruder'in Kennedy suikastı hakkında çevirdiği film gibi sürekli
ölüp duruyor. Dehşet içinde bakarken de zaman iyice yavaşlıyor, Caine kadının boynuna girişini
görüyor kurşunun. Genelde sağ gözünden, ama bazen de çenesinden giriyor. Caine’in üstüne kadının
dişleri yağıyor.
Birkaç defa da kurşun kendi kafatasına girerken acıyı hissediyor, ama bu deneyimler çok hızlı
geçip gidiyor- kurşun beynine isabet ettiğinde de başa dönüyor. Sonunda Caine ne yapması
gerektiğini anladığında görüntü değişiyor. Tüm gücüyle kadının kolunu yukarı doğru itiyor ve-
Kadının bileğini delip geçerken merminin açısı 12,3 derece değişince duvara saplandı. Caine
daha bir şey yapamadan bir gölge uzanıp kadının başını yere vurunca ajan bayıldı.
"Gidelim," dedi Nava Caine’i çekerek ayağa kaldırıp, "fazla zamanımız yok."
Peron neredeyse boşaldığından açıktaydılar. İnsanların bir kısmı raylara atlayıp gün ışığına
doğru koşmaya başlamışlardı. Nava ajanın tabancasını atıp adamın koluna uzandı.
"Sıkı tutun!"
Caine daha ne olduğunu anlayamadan Nava onu kaldırıp omzuna almıştı ve raylara atlamıştı.
Rayların üzerine sert bir şekilde düşmelerine rağmen Nava dengesini kaybetmedi. Caine'i tek bir
hamlede ayaklarının üzerinde durdurdu.
Saniyeler içinde çılgın kalabalıkla birlikte tünelin sonundaki ışığa doğru gidiyorlardı.
▲
"Ateş açıldı. Tekrar ediyorum. Ateş açıldı diye bağırdığını duyuyordu birinin Crowe kulaklığından
"Neler oldu? Ölen oldu mu?" Daha yarım mil vardı gara ve operasyon başarısızlığa
sürükleniyordu. "Birinci tim, cevap ver lanet olası."
"Efendim. Perondaki iki ajana da ulaşamıyoruz."
"İnin perona."
"İmkansız efendim. İnsanlar var yürüyen merdivenlerde. Bazıları da yaralı. Onlar çıkmadan
inemiyoruz. Galiba hedef hâlâ peronda."
Eğer iki ajandan da haber alınamıyorsa ya ölmüşlerdi, ya da bilinçsizlerdi. Crowe'un emrindeki bir
ekipte kimse ölmemişti bu güne kadar. Böyle bir şeyin olmuş olabileceğini düşününce adamın midesi
bulandı. Durup düşünmek istiyordu; ama tereddüt ederse başka insanların da hayatlarını
kaybedeceğini biliyordu. Komuta ondaydı. Emir vermek zorundaydı.
Vaner'ın o peronda kalıp da diğer ajanların pozisyonunu belirleyip çevresini sarmasına izin
verecek hali yoktu. Crowe garı düşündü. Asansörü devre dışı bırakıp merdivenleri de kapamışlardı. Bir
tek yürüyen merdivenler kalıyordu, Vaner'ın, kalabalığa karışma şansı olsa bile, bunu göze alacağını
hiç sanmıyordu. O zaman tek kaçış...
"Tünel! Rayları takip edip kaçacaklar!" diye bağırdı bir kırmızı ışığı daha ihlal ederken. Bir
BMW'nun yanından geçerken arabayı sıyırdı. "İki çıkışı da kapayın!"
"Hem tüneli, hem de çıkışları tutamayız!"
"Şu anda bir boku tutuğunuz yok zaten! Yürüyen merdivenlerde iki kişi bırakın. Diğer herkes
Saklı Kütüphane 155 www.e-kitap.us