Page 157 - Olasılıksız
P. 157

"Beni soyuyor musunuz?" dedi adam şaşkınlıkla. "İnanmıyorum buna! İlk önce biri çıldırıp ateş
               ediyor, sonra da kapkaççıların eline düşüyorum."
                    Nava adamın kasığına dayadı tabancayı. "Cüzdan dedik," dedi emir verir gibi.
                    "Tamam, tamam." Adam ceketinin cebine uzandı ve siyah bir Gucci cüzdan çıkarıp Caine’e verdi.
                    Caine kimliğini çıkardı. "Richard Burrows. Rick mi derler sana, Rich mi?"
                    "Rick," dedi kızgın bir ifadeyle adam.
                    "Peki Rick. Bu ailenin resmi mi?" diye sordu Caine kucağında bir bebeği tutan sarışın bir kadının
               resmini göstererek. Rick, Caine’e öldürecekmiş gibi bakarak başını salladı. Nava cep telefonunu açıp
               bir numara çevirdi. Birkaç saniye sonra da konuştu.
                    "Benim." Duraksayıp Rick'in ehliyetine baktı. "400 Pine Sokağı'na gidin. Eve girin. Bir bebek ve
               sarışın bir  kadın olacak orada. Onları alın. Eğer bir  saat içinde benden haber almazsanız, öldürün
               onları."
                    Nava telefonu kaparken Caine adamın tepkisini seyretti. Yüzünde garip bir ifade vardı: Çaresizlik
               ve delirmiş gibi bir çılgınlık. Ama Caine bir yandan da adamın yenilgiyi kabul ettiğini gördü.
                    "Ne istiyorsunuz benden?" diye sordu  yalvarır  gibi Rick. Nava cevap  veremeden Caine  işi ele
               aldı, çünkü korkutmak istedikleri bu adamın ödünü patlatmadan bu işi yapabileceğini biliyordu.
                    "Sana anlatayım ne istediğimizi," dedi Caine. "Ailene zarar vermek istemiyoruz. Buna inanıyor
               musun?"
                    Rick yavaşça başını sallarken dudakları titriyordu. Buna  pek inanmış gibi değildi, bu  da sorun
               değildi.  Caine kendinden nefret  etti, ama  Rick, ailesinin rehine alındığını  ve tehlikede olduğunu
               düşündüğü sürece, istedikleri her şeyi yapacaktı.
                    "Sana söylediklerimi yaparsan ailen güvende olacaktır." Caine duraksayıp Rick'in gözlerine baktı.
               Bir çizgiyi  aşmak üzere olduğunun o  da farkındaydı. "Ama eğer dediklerimi  yapmazsan, o  zaman
               onların ölümlerinden sen sorumlu olursun, ben değil. Anladın mı?"
                    Rick bir daha  başını salladı.  Birden Caine söylediği her  şey geri almak istedi, adama  evinde
               kimsenin olmadığını, oğlunun ve karısının güvende  olduğunu  söylemek istedi; ama artık çok geçti.
               Bunların hiçbirinin gerçek olmadığını söyleyerek kendini avutmak zorundaydı, ama artık bu gerçek gibi
               olan yanılsaması devam ettikçe beyni de ayak uyduruyordu olanlara sanki.
                    Bunları düşünmemeye çalıştı Caine Rick’e dönüp planını anlatırken. Rick karşı çıktı, ama Caine
               ona söyleneni yaparsa her şeyin yoluna gireceğini söyledi yine.
                    "Şimdi bana elini ver," dedi Caine. Rick, titreyen avucunu uzatınca Caine ona bir tabanca verdi.
               Rick  sanki elinde patlamaya hazır bir  bomba varmış gibi  bakıyordu tabancaya. "Bunu  cebine koy."
               Rick denedi ama elleri o kadar titriyordu ki ancak üç denemeden sonra cebini tutturdu.
                    Caine en kısa sırayı işaret etti. Rick sıraya, sonra da Nava'ya baktı. Nava silahını indirince adam
               ölümüne gider gibi yürümeye başladı.
                    Adam duyamayacak kadar uzaklaştığında Nava Caine’e hayranlıkla baktı. "Hiç fena değildin."
                    "Yaa, ne demezsin, zavallı adamın kalbine indirdim."
                    "Başka seçeneğin yoktu ki."
                    Caine ona baktı. "Her zaman seçeneklerin ve seçim hakkın vardır." Ama bu sözleri söylerken bile
               Caine kendi ikiyüzlülüğünün farkına vardı; sanki insanlığını yitirmiş gibiydi.
                    Rick'in beş metre arkasında beklediler sırada. On dakika geçti. Nava'nın gördüğü kadarıyla bu
               Rick'in hayatının en uzun on dakikasıydı. Eğitimli bir insanın gözüyle adamın dehşete düştüğü belliydi,
               çünkü sürekli  yerinde kıpırdanıyordu; sanki içi içine sığmıyordu. Adamın alenen korkması Nava'yı
               endişelendirmedi.
                    Nava'yı korkutan otuz saniyede bir Rick'in dönüp onlara yalvarırcasına bakmasıydı. Nava bundan
               çok korktu, çünkü ajanların bir nebze aklı varsa bunu fark edip nereye baktığını göreceklerdi ve işte o
               zaman işleri bitecekti.



               Saklı Kütüphane                             157                                 www.e-kitap.us
   152   153   154   155   156   157   158   159   160   161   162