Page 150 - Olasılıksız
P. 150

yerde durdu, sonra da sola doğru çekerek yine yükselmeye başladı.
                    "Ne oldu?" diye sordu Crowe helikopterin pervanelerinden gelen sesi bastırmak için bağırarak.
               Pilot cevap vermedi, çünkü helikopteri kontrol etmeye, rotasını düzeltmeye çalışıyordu.
                    "Galiba bir kuş pervanelere  çarptı!" Birkaç  düğmeye basınca helikopter yine alçalmaya
               başladıysa da bu sefer daha yavaş gidiyordu. "Kontrol etmekte zorluk çekiyorum efendim! Park yerine
               inmek zorundayım!" Helikopter yine titrer gibi oldu  ve pilot müdahale edene kadar sanki bir hava
               boşluğuna düştü.
                    "Güvenli bir  şekilde yere  indir," dedi  Crowe helikopter ileri  geri sendelerken  mikrofona doğru
               bağırarak "Bu daha önce oldu mu hiç?"
                    "Hiç olmadı efendim!" dedi pilot helikopter yere yaklaşırken.
                    Crowe tesadüflere inanmazdı. Nasıl olduğunu bilmiyordu ama, bunu David Caine yapmıştı.
               Crowe, hayatında ilk defa, avcı değil de av olabileceğini düşündü.


                    Jasper'a ulaşmak  istiyorsa Nava'ya ihtiyacı vardı Caine'in,  o yüzden de ona güvenmek
               zorundaydı. Gözlerini kapayıp nasıl kaçabileceklerini görmeye çalıştı. Nava ile peşlerindekileri geride
               bırakmalı, yok olmalılardı. Bunu görmeye çalıştı. Bu sahneyi sürekli görüp durdu.
                    Sanki televizyonda beyzbol maçı seyrediyormuş gibi hissetti kendini. Elinde birasıyla televizyona
               bakardı ve içten içe  oyuncunun  o atışı  yapabilmesini dilerdi; dilemekten öte  isterdi.  Oyuncunun
               ısınmasını seyrederken onun için tezahürat ederdi; sanki, yeterince isterse, yeterince kendini sıkarsa,
               bir şeyi değiştirebilecekmiş gibi hissederdi.
                    Tren tünele girince Caine birden çevresinde olup bitene çok dikkat etti: Frenlerin sesi, raylardaki
               tekerlerin sesi, gara girerken trenin yanıp sönen ışıkları. Bunların olduğunu hissetti. O anı yaşıyordu,
               hayatında şimdiye kadar yaşamadığı kadar derin bir şekilde yaşıyordu o anı.
                    Ama sanki bir yandan da kendini dışarıdan seyrediyormuş gibiydi. Caine bir arabadaydı. Evet,
               büyük, siyah bir arabada, uzaklaşıyordu. Nava direksiyondaydı. Aralarında tandık biri de vardı. OAn'ı
               geçmiş olarak görüyordu. Caine gelecekteki kendisinin aklını okumaya çalıştı, hafızasına ulaşıp nasıl
               yaptığını sormak istediyse de, bir cevap alamadı.
                    Bunları düşünmemeye çalışıp, Şimdi'ye döndü. Çabaladı, diledi, istediklerini gerçekleştirmek için
               uğraştı. Bunun mümkün olduğunu biliyordu; şimdi bunu olası yapmalıydı. Ama ne yapması gerektiğini
               bilemiyordu. Düşünmek zorundaydı, odaklanacaktı, dileyecekti.
                    "David! David!" Nava adamın gözlerinin önünde  parmaklarını  şaklattı. Caine hızlıca gözlerini
               kırpıştırarak şimdiki zamana döndü. Zihnindeki, yeni bir geleceğe uzanan görüntü yok oldu. Bir an için
               her şey apaçık oradaydı, sonra da çok uzaktı. Sanki bir rüyadan uyanmış gibiydi. Birkaç saniye içinde
               gördüklerini hatırlamıyordu artık.
                    "İyi misin?" diye sordu parmaklarıyla adamın koluna yapışan  Nava. Galiba bunu birkaç kere
               sormuştu ona Nava.
                    "Evet...Ne oldu? Bayıldım mı?"
                    Caine başka sorular da sormak isterken o sırada kapılar açıldı.
                    Nava ona doğru eğilip fısıldayarak konuştu.  "Bizi, kontrol altında tutabilecekleri bir yerde  ele
               geçirmek isteyeceklerdir. O zaman başkalarına bir zarar gelme olasılığı azalır çünkü. Eğer bir şeyden
               şüphelendiğimizi anlamazlarsa peronda güvende oluruz, tamam mı? Trenden indiğimizde etrafına
               bakınırken tedirgin olduğunu belli etme. Ben ne yaparsam, onu yap. Hazır mısın?"
                    "Bundan daha hazır olamam  zaten."  Caine bu  sözleri daha önce de  söylemişti ama  şimdi
               anlıyordu ne anlama geldiğini bu deyişin: Buna hazırlıklı değildi, ama başka şansı da yoktu.
                    Nava Caine’in elini tuttu ve trenden inerken sıktı. Birden Caine Philadelphia’ya gelmenin pek de
               iyi bir fikir olmadığını düşünmeye başladı.





               Saklı Kütüphane                             150                                 www.e-kitap.us
   145   146   147   148   149   150   151   152   153   154   155