Page 148 - Olasılıksız
P. 148
Plazma ekranlarından birinde doğu yakası ve sahil boyunca devam eden tren rayları göründü. "Bu
ilginç işte." Grimes mikrofonunun sesini açtı. "Galiba kondüktör çıldırıp, treni kaçırmış. Karısı
yavruluyor muymuş neymiş, bir an önce Philadelphia'ya varması gerekiyormuş. Bu herifi anında işten
atacaklar."
Crowe birden bu konuyla ilgilenerek öne doğru eğildi. "Amtrak'in veri tabanından daha önce kaç
defa bir kondüktör treni kaçırmış bir baksana."
"Tabii." Grimes'ın bu bilgilere ulaşması birkaç saniyesini aldı. "Tamam, buldum. Bu bilgiyi
kaydettikleri onbeş yıl içinde onsekiz kere olmuş bu."
"Olasılığı hesapla."
Grimes bunun garip bir talep olduğunu düşündüyse de istenileni yaptı; çünkü Crowe ne yaptığını
biliyordu. "Diyelim ki son onbeş yıldır aynı hatları çalıştırıyorlar. Günde 100 sefer yaptıklarına göre o
zaman yılda 36,500 sefer eder. Onbeşle çarpınca da-" Grimes verileri yazdı- "547,000 sefer eder.
Onsekiz kere tren kaçırıldığına göre de bunun olma olasılığı yüzde 0.003, yani 30,000 de bir." Crowe
elini yumruk yaptı. "Caine’in işi bu. O trende."
"Birlikleri çağırayım mı?"
"Dur," dedi Crowe elini kaldırıp. "Tren kaç dakika sonra Philadelphia'da olacak?"
"Dur bakayım." Grimes menülere ve varış saatlerine baktı. "Kırkyedi dakikaları falan var."
Gülümsedi. "Aslında biraz hızlı gidiyorlar."
"Helikopter var mı?"
"Evet," dedi Grimes. "Hazır bekliyor çatıda. Pilotu arayayım mı?"
Crowe cevap bile vermeden asansöre doğru koşmaya başladığında, Grimes pilotu araması
gerektiğini düşündü.
Dört dakika sonra şehrin yüzlerce metre üstünden uçuyordu. Saatte 130 mil hızla gittiklerine göre
tren varmadan biraz önce varacaklardı Philadelphia'ya. Hatta, rüzgarın şiddeti artarsa daha erken bile
varabilirlerdi. Crowe bir düğmeye bastı.
"Grimes, Philadeiphia'daki tüm ajanları o trene yolla. Hepsinin elinde Caine'in ve Vaner'ın
resimleri olsun...."
Crowe tüm detaylarıyla planını anlatırken, Grimes dikkatle onu dinledi. David Caine avlanmak ne
demekmiş şimdi görecekti.
▲
Caine tam olarak ne zaman uyandığını kestiremedi. Trenden gelen seslerle sanki bir döngüdeydi
ve sanki bunları daha önce de yaşamıştı. Pamukların arasındaymış gibi hissederken bilincini
kazanmaya çalışarak, gözlerini açmadan esnedi.
Sonra birden her şeyi gördü. Tommy'ye olanlar hakkında suçluluk hissediyordu... Tommy
ölmemeliydi. Bu Caine’in suçuydu. Eğer podvaal'dan uzak dursaydı bunların hiçbiri-
Hayır, bu olanların hiçbiri gerçek değildi. Patlama, kadın, o aptalca telefon görüşmesi, hiçbiri
gerçek değildi. İlerlemek zorundaydı. Eğer bu rüya alemindeki haliyle Jasper'a ulaşabilirse, o zaman
her şey yoluna girecekti. Nava'ya baktı. Başka bir hayatı yaşıyor olsaydı, böyle muhteşem bir kadınla
kaçmak en büyük hayali bile olabilirdi. Ama bu hayatta -bu rüyada- günlük sorunlardan kaçmıyorlardı,
katillerden kaçıyorlardı.
"Yolcuların dikkatine. Beş dakika içinde Philadelphia garına varacağız. Bu değişlikten dolayı yine
özür dileriz. Anlayışınız için teşekkür ederiz."
Caine bir an için sanki bunları daha önce yaşamış gibi hissetti kendini. Restoran vagonuna
gitmesi gerektiğini anladı. Fazla zamanı yoktu.
▲
Saklı Kütüphane 148 www.e-kitap.us