Page 16 - Olasılıksız
P. 16

uğrayıp kızdı. En sonunda kabullendi.
                    "Eğer yürüyüşüme devam etmeme izin verirseniz bu olanları unutmaya hazırım," dedi Nava.

                   Sarah tam buna itiraz etmek üzereydi ki Wright atıldı.
                    "Tamamdır," dedi,  hissettiği acıdan dolayı yüzünü  buruşturmamak için kendini zor tutuyordu. Nava,
               Wright'ın silahının güvenlik kilidini kapayıp, kimliğiyle birlikte Sarah'ya doğru attı.

                    "Size iyi akşamlar o zaman," dedi.
                   Arkasına bakmadan merdivenleri çıkarken elleri titriyordu. O adamı neredeyse öldürecekti. Tanrım. Neler
               oluyordu ona? Bir zamanlar bir ajanın yürüyüşünden bile onun amacının ne olduğunu kestirebiliyordu; ama son
               zamanlarda Nava kendini  yorgun hissediyordu, aklı karışıktı. Birden  arkasını  döndü. Acaba bir tuzak  mı
               hazırlamışlardı? Ama kimse yoktu, tek başınaydı.
                   Nava, ABD hükümeti ondan şüphelendiği için peşinde birileri olduğunu düşünmüyordu. Eğer onun vatan
               haini olduğunu düşünseler, ajanlar  Nava'nın öylece yürüyüp gitmesine izin  vermezlerdi. Paranoyak  olmaya
               başlamıştı. Wright ne demişti - rutin bir takip işte. Ara sıra her ajanın peşine birilerini takar, pis işlere bulaşma-
               dıklarına emin olmak isterlerdi.
                   Nava yine de emin olmak için üç defa aynı bloğun etrafında dolandı. Bir önceki gece buluştuğu adamın
               hiçbir laf etmeden cebine koyduğu anahtarları kullanarak apartmanın ana giriş kapısını açtı. İçeri girdi, ikinci kat
               aralığına kadar çıktı, durdu ve silahını çıkardı. 9 milimetrelik bir Glock kullanıyordu. Yavaşça nefes verdi, eline
               silahı aldığı anda rahatlamaya başlamıştı bile. Ana giriş kapısına doğru doğrulttu silahı. Kimsenin kendini takip
               etmediğinden emin olmak istiyordu.
                    Kimse takip etmemişti.
                    Bundan emin olunca geri kalan üç katı da çıkıp boş daireye yöneldi, anahtarı kullandı ve kapı tokmağını
               çevirerek kapıyı açtı. Bir eliyle kapıyı geri itip açarken, diğer elinde tutuğu tabancayla odayı kolaçan etti. Odadaki
               tek sandalyede oturan ufak tefek Koreli adam kılını bile kıpırdatmamıştı. Adamın pürüzsüz geniş çehresi ifadesizdi.
               Nava odanın içine doğru bir adım atarken yalnız olduklarından emin olmak için etrafına bakındı.
                    "Niye bu gece bu kadar tedirginiz?" İngilizcesi çok iyiydi adamın, ama hafif bir şivesi vardı, sanki sözleri
               nefes almadan art arda sıralıyordu.
                    "Tedirgin değilim, temkinliyim."

                   Adam başını eğerek anladığını ifade etti, sonra da dizüstü bilgisayarı işaret etti. Ekranından yayılan yeşilimsi
               ışıkla mutfak aydınlanmıştı. Nava işaret parmağını kaldırdı, sonra da sırt çantasından ufak bir aygıt çıkardı. Bu,
               boyu beş inç, eni iki inç olan ufak bir silindirdi. Kız altındaki siyah düğmeye basınca ucundan üç çelik ayak çıktı.
               Aygıtı, ayaklan tavana bakar şekilde, yavaşça yere koydu. Birkaç saniye sonra aygıttan hafif bir ses yükseldi;
               üzerindeki kırmızı ışık yanıp sönmeye başladı.
                    "Tedbiri elden bırakmamak için bir aygıt daha, öyle mi?" diye sordu Spetsnaz ajanı.
                    "Eğer dışarıdan bize mikrofon doğrultarak dinlemeye çalışan olursa sinyallerini bozuyor," dedi Nava adamın
               kulağındaki minik kulaklığı ilk defa fark ederek. Sinyal kıran aletin adamın kulaklığını etkilemeyeceğini biliyordu;
               ama Nava Korelilerin dinlemesinden çekinmiyordu zaten. Dizüstü bilgisayara dokundu. "Güvenli mi?"
                    "Hücresel modemin 128  haneli bir  şifre-kod anahtarı var. Bilgileri  aldığım anda banka hesabına paranı
               yatıracağım. Sonra İsviçre'yi ararsın istersen."
                    Nava kemerinin tokasını açtı, minik yuvarlak diski çıkartıp bilgisayarın içine soktu. Onbeş haneli şifreyi girince
               ekran bir an için kararıp sonra yine aydınlandı.
                    Nava'nın Yi Tae-Woo olarak bildiği adam bunu gördüğü anda bilgisayara doğru geldi. O kadar rahat bir şekilde
               hareket ediyordu ki, sanki  yürümüyor  da odanın bir köşesinden diğerine süzülüyordu. Bu kadar zarif hareket
               edebilen birinin göğüs göğüse dövüş ustası olduğu belli oluyordu. Ama tüm Spetsnaz ajanları ustaydı -özellikle de
               695. birimdekiler. Bu birimdekilerin görevi Kuzey Kore hükümeti  İçin bilgi  toplamak amacıyla dünyanın binbir
               köşesinde hücreler kurmaktı: Dış İstihbarat Araştırma Dairesi -DİAD.




               Saklı Kütüphane                              16                                 www.e-kitap.us
   11   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21