Page 17 - Olasılıksız
P. 17

Nava daha bir genç kızken eğitim aldığı kampa gelen Koreli adamı hatırladı. Yıl 1984'tü, Kim Jong-ll en iyi
               savaşçılarını  Pavlovsk'a  gönderip Sovyet  özel tim askerlerine  eğittirmeye karar  vermişti. Bu askerler,  Voiska
               Spesialnogo Naznacheniya adlı, Spetsnaz olarak bilinen Sovyet birimin askerleriydi. Eğitimleri boyunca silahlı,
               silahsız dövüş sanatları, terörizm, sabotaj... her şeyi öğreniyorlardı.
                   Kuzey Koreliler Sovyet öğretmenlerini o kadar takdir etmişlerdi ki, kendi birimlerine de  Spetsnaz  adını
               vermişlerdi. Ama Kuzey Koreliler kendi sloganlarını ve ülkülerini geliştirmişlerdi: Yüze karşı bir. Ve bu konuda çok
               ciddilerdi. Nava bu adamlarla iş yapmakla bir hata ettiğini düşünmeye başladı. Genelde bilgi sattığı  İsrail'in
               Mossad'ından ya da İngiliz MI6 ajanlarından daha tehlikeli değillerdi aslında; ama Kuzey Korelilere güvenmiyordu.
               Her neyse, iş bitmek üzereydi zaten. Bu son işi de yapıp bir daha onlarla çalışmayacaktı.
                   Yi Tae-Woo'nun bilgisayar başında yaptıklarını izledi. Bilgiyi gözden geçiriyordu, bir an için durup tüm bir
               sayfayı okuyordu, sonra da bir sürü sayfayı hızla geçiyordu. Nava adamın işini rahatça yapabilmesi için kenara
               çekildi ve adam istediği şeyin verildiğine emin olana kadar, Nava'nın sözünü tuttuğuna kanaat getirene kadar
               sabırla bekledi. Beş dakika sonra adam geri çekildi.
                   "Her şey tamam gibi görünüyor. Para havale edildi. İstersen bilgisayardan bunu doğrulayabilirsin."
                   Nava gülümsedi. "Bu teklifiniz* reddetsem herhalde beni anlayışla karşılarsınız."
                   "Tabii ki," dedi ifadesi değişmeyen Yİ Tae-Woo.
                   Nava'nın havaleyi  teyit etmek için  Kuzey Korelilerin bilgisayarını kullanacak  hali yoktu. Koreliler
               bilgisayardan ona yanlış bilgi verebilecekleri gibi, hangi tuşlara bastığını da izleyebilirlerdi. O zaman da şifresini
               öğrenip, hesabındaki tüm parayı çekebilirlerdi. Gerçi Kuzey Kore'nin dış istihbarat birimi kendini dolandırsa Nava
               buna kesinlikle şaşırırdı, ama ajanların dünyasında da üç kağıtçılık olmuyor değildi. Ne de olsa ajanların da
               belirti bütçeleri vardı.
                   Nava cep telefonunu çıkardı ve 128 haneli  şifre-kod anahtarı olan hattından bankayı aradı. Yabancı
               bankacıya şifresini verince, adam hesabına 750,000 doların yattığını teyit etti. Bankacıya başka bir şifre söyledi
               ve böylece parası hemen bir önceki gün verdiği talimat doğrultusunda başka hesaba aktarıldı. Nava yetkilinin
               bunu teyit etmesini bekledi, sonra da telefonu kapadı. Yi Tae-Woo'ya doğru döndüğünde, Nava'nın parası (%1.5
               havale bedeli kesilmiş olarak) Kayman adalarında bir hesaba yatmıştı bile.
                   "Her şey istediğin gibi mi?" diye sordu adam.
                   "Evet, Teşekkür ederim," dedi Nava. Sinyal bozucuyu alıp sırt çantasına koydu. Yi Tae-Woo, Nava ile kapı
               arasında duruyordu. Kenara çekilmek üzereyken Nava adamın kulaklığından bir ses geldiğini fark etti. Tae-Woo
               bir adım geriye çekildi, tek bir hamlede tabancasını çekip Nava'nın göğsüne doğrulttu.

                   "Bir sorun var," dedi gayet sakin bir şekilde.
                   "Ne oldu?" diye sordu Nava. Sakin olmak için kendini zorluyordu.
                   "Dosyalardan biri okunmuyor. Diskte bir sorun var herhalde," dedi Yi Tae-Woo. Çenesini hafifçe
               kaldırarak başıyla bilgisayarı işaret etti. "Kontrol et."
                    Nava döndü ve diski çıkardı. Baş parmağıyla işaret parmağının arasındaki diski ışığa doğru tuttu.
               Gerçekten de kirpik kalınlığında bir çizik vardı diskin üstünde. Herhalde Wright'la uğraşırken olmuştu.
                    "Disk çizilmiş," dedi Nava.
                    "O zaman parayı iade etmelisin," dedi adam.
                    Nava'nın bir anda başından aşağıya kaynar  sular boşandı. "İade edemem," dedi arkasını
               dönmeden. "Hesaba yattığı andan itibaren yirmidört saat boyunca paranın başka bir hesaba yollan-
               maması için talimat verdim." Bir gün önce bankacıya bu talimatı verirken çok akıllıca önlem aldığını
               düşünmüştü Nava; ama artık öyle düşünmüyordu.
                    "O zaman çok ciddi bir sorunumuz var."
                    Nava tek bir şansı olduğunu biliyordu. Hemen adama doğru dönerek kolunu yakaladı ve adam
               tetiği çekemeden kolunu tavana doğrulttu. Öteki elindeki diskle adamın yanağını kesip kanattı. Neye
               uğradığını anlamadan, daha bir tepki veremeden, Nava avucunun içiyle adamın burnunu parçaladı.




               Saklı Kütüphane                              17                                 www.e-kitap.us
   12   13   14   15   16   17   18   19   20   21   22