Page 559 - Risale-i Nur - Şualar
P. 559

ONDÖRDÜNCÜ  ŞUÂ                                                                                                             561




           [Mehmed Feyzi'nin Müdafaasıdır]

                              Afyon Ağır Ceza Mahkemesine

               İddianame beni Üstadım Said Nursî'nin hem Sır kâtibi, hem kendisiyle
           hem  Risale-i  Nur'la  şiddetli  alâkalı,  hem  çok  Hizmet  ettiğimi  bahisle  bu
           hareketimi medar-ı mes'uliyet saymış. Ben de buna karşı, bütün kuvvetimle
           bu ithamı kabul edib  iftihar ediyorum. Çünki fıtratımda İlme karşı gayet
           kuvvetli bir iştiyak var. Bir delili şudur ki: Denizli hâdisesinde menzilim
           taharri  edildiği  vakit  beşyüzseksen  aded  mütenevvi  Kütüb-ü  İlmiye  ve
           Arabiye evimde bulunduğu resmen sabit olmuştur. Benim fakr-ı halimle ve
           gençliğimle ve lisan-ı Arabîde noksaniyetimle beraber bu zamanda binde
           bir  şahısta  bulunmayan  bu  mütenevvi  beşyüzseksen  cild  Kitabı  bana
           toplattıran fevkalâde bir Talebelik şevki ve hârika bir Aşk-ı İlmîdir.

               İşte  bu  fıtrî  istidad  ile  daima  hakikî  bir  Üstad  arıyordum.  Cenab-ı
           Hakk'a hadsiz şükrolsun ki, uzakta aradığımı pek yakında elime verdi. Evet
           Üstadım  olan  Said  Nursî'nin  bütün  hayatının  gayesi,  Şevk-i  İlimde  ve
           Ulûm-u İslâmiyeyi bilmek aşkında geçtiğini bütün hayatı şehadet ediyor.
           Hem ben müşahedatımla, hem Üstadımın  matbu' tarihçe-i hayatıyla, hem
           eski Talebelerinden aldığım malûmatla kat'î bildim ki; bendeki fıtrî Aşk-ı
           İlmî,  Üstadımda  hârika  bir  surette  bulunuyor  ki,  bu  zamanda  bütün
           Medrese  Âlimlerinin  hilafına  olarak  pek  hârika,  tek  başıyla  Medrese
           Talebeliğini muhafaza edib her belaya tahammül etmiş. Hattâ ehl-i siyaset,
           Üstadımın bu acib hallerini anlamadıkları için hiç alâkası olmayan bir nevi
           siyasete temas ettirmeğe çalışmışlar. Hattâ hapislere sokmuşlar. Fakat sonra
           Cenab-ı Hak, o Aşk-ı İlmîyi Kur'anın Hakaikına bir anahtar yapmış. Bütün
           Ehl-i  İlmi  ve  feylesofları  hayrette  bırakan  Risale-i  Nur  meydana  çıkmış.
           Ben de o sırada bütün hayatımda aradığım ve kendi fıtratımda ve fakat pek
           yüksek bulunan bu Üstadı bir İhsan-ı İlahî olarak Kastamonu'da yanımda
           buldum. Âhir ömrüme kadar da, buna teşekkür ediyorum.

               Hem Üstadım eskiden beri İzzet-i İlmiyeyi muhafaza için, Sadaka ve
           hediye gibi şeyleri kabul etmediği gibi Talebelerini de men'eder. Kimseye
           başını  eğmez.  Hattâ  hârika  vaziyetlerinden;  harb  içinde  avcı  hattında
           oturmağa   ve   sipere    girmeğe    tenezzül    etmeyerek    İzzet - i  İlmiyeyi
   554   555   556   557   558   559   560   561   562   563   564