Page 562 - Risale-i Nur - Şualar
P. 562

564                                                                                                                                    ŞUÂLAR


          şerri üzerine Ümmet-i İslâmiyenin nazar-ı dikkatini celbediyor. Gaflet ve
          cehaletle  bu  şerlere  düçar  olanların  ebedî  şekavet  ve  helâket  ile
          karşılaşacaklarını  söylüyorlar.  Bunlara  dair  sayısız  dinî  bürhanlar
          mevcuddur. Biz ki; Allah'a ve Resulüne ve Kur'ana inanmışız.  Şimdi bu
          İmanın  ve  Peygamberin  Sıdkına  olan  bu  itikadın  neticesi  olarak
          kendimizi  helâk-i  ebedîden  kurtarmak  için  çalışmayalım  mı?..
          Etrafımızda olup bitenleri görmeyelim  mi? "Acaba bu tehlikeli zaman
          gelmiş midir? Sakın bu tehlikelere düşen nesil biz olmayalım!" diye bunları
          mevcud  dinî  Hakikatlara  tatbik  cihetlerini  göstermeyelim  mi?..  Biz  de,
          önümüzdeki müsbet delilleri ve Vücud-u İlahîye bizi sevkeden Hakaik-
          i Müberhene ve İlmiyeyi görmeyerek, sırf avrupa dinsizliğini en büyük
          lâzıme-i  medeniyet  ve  şiar-ı  irfan  addile  Dinimizi  terketsek,  acaba
          helâk-i  ebedîden  bizi  kim  kurtaracak?.  Bunu  düşünmeyelim  mi?..  Bu
          zihniyette olan, Kur'andan ve Onun hakaikından üstün bir şey tanımayan
          bir İnsan, sırf fâni cezalar korkusuyla kendini ebedî helâke atar mı?.. Yahut
          fâni bazı kıymetlere değer verir mi? Allah ve Resulüne ve Dinine Hizmet
          Vazifesinden  vaz  geçer  mi?..  İşte  bizi  Bediüzzaman'a  bağlayan  hakikî
          âmiller  bunlardır.  Başka  bir  menba-i  dinî  var  mı  ki,  biz  Ruhumuzun  bu
          ezelî ihtiyaçlarını onunla teskin edelim?

              Sayın Savcı, bize kütübhaneleri dolduran binlerce Arabça ve bugünün
          Ruhuna tercüman olamayan kitabları tavsiye ediyor. Sayın Savcı ve onun
          gibi düşünenler, Risale-i Nur namı altındaki Külliyat-ı İlmiyeyi ve Hazine-i
          Hürriyeti ve Hakikat-ı Aliyeyi beğenmeyebilirler, tenkid de edebilirler. Bu
          kendilerinin bileceği bir iştir. Bizim şu veya bu esere rağbet etmemize ve
          ona kıymet vermemize karışamazlar. Biz Risale-i Nur'u seviyoruz. Ve Onu
          hakikî ve riyasız bir Din Kitabı ve Kur'an Tefsiri biliyoruz. Kıymet ölçüleri
          ve hükümleri vicdanî bir takdir mes'elesidir. Buna kimse müdahale edemez.
          Evet  biz  Risale-i  Nur  Müellifinin  daima  Ayn-ı  Hakikat  Dersi  verdiğine
          kailiz. Kendisinin kabul etmemesi, bizim bu kanaatımızı sarsmıyor. Ancak
          bizim  kabul  ettiğimiz,  Keramet-i  Kevniyesinden  dolayı  değil,  Nurların
          Dersinde  hârikulâde  ve  ekmel  tezahürlerine  şahid  olduğumuz  ve  bütün
          cihan-ı  irfana  meydan  okuyan  Keramet-i  İlmiyesinden  dolayıdır.  Tahsil
          hayatı  üç  aydan  başka  mevcud  olmadığı  halde,  bu  kadar  Feyz-i  İlim
          neşreden ve İlminin hârikalarıyla en münteha Mesail-i İlmiye ve Âliyede
          en yüksek Mütefekkirleri dahi hayrette bırakacak
   557   558   559   560   561   562   563   564   565   566   567