Page 134 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 134

136                                                                                                              MEKTUBÂT


                                         ِ
                                                             ِ
          ordusunun yüzüne attı,   هوج   وْلا     تها   ش dedi.   هوجو   ْلا    ته    ش ا  Kelimesi bir
                                                                 َ َ
                                             َ َ
                                                     ْ ُ ُ
                                 ْ
                                    ُ ُ
          Kelâm  iken,  onların  herbirinin  kulağına  gitmesi  gibi;  o  bir  avuç  toprak
          dahi,  herbir  kâfirin  gözüne  gitti.  Herbiri  kendi  gözü  ile  meşgul  olup,
          hücumda iken birden kaçtılar.

                 Hem Gazve-i Huneyn'de, başta İmam-ı Müslim olarak Ehl-i Hadîs
          haber veriyorlar ki: Gazve-i Huneyn'de -Bedir gibi- küffar, şiddetle  hücum
                                                       ِ
          ederken,  yine  bir  avuç  toprak  atıp,     هوجو   ْلا     ت   ها   ش  diyerek,  herbirinin
                                                           َ َ
                                               ْ ُ ُ
                               ِ
          kulağına  bir    هوجوْلا  ت   هاش  Kelimesi  girdiği  gibi;  biiznillah,  herbirinin
                                 َ َ
                       ْ ُ ُ
          yüzüne bir avuç toprak gitti. Gözleriyle meşgul olup, kaçtılar. İşte Bedir'de
          ve  Huneyn'deki  hârika  olan  şu  hâdise,  esbab-ı  âdi  ve  kudret-i  beşer
          dâhilinde    olmadığından,      Kur'an - ı   Mu'ciz - ül   Beyan
                     ِ
            ٰمٰر     للّا     نكلو     تيمر ذ ِ      ا    تيمر امو    Ferman    eder.    Yani   "O hâdise,
                         َ ْ َ َ ْ
                   ى ٍ َ
               َ
                      ٰ َ
                                   َ ْ َ َ َ َ
          kudret-i beşer haricindedir. Kuvve-i beşeriye ile değil; belki fevkalâde bir
          surette, Kudret-i İlahiye ile olmuştur."

                 İ k i n c i   M i s a l : Başta Buharî, Müslim, Kütüb-ü Sahiha haber
          veriyorlar ki: Gazve-i Hayber'de bir yahudi kadını, bir keçiyi biryan yapıp
          pişirmiş,  gayet  müessir  bir  zehir  ile  zehirlemiş.  Resul-i  Ekrem
          Aleyhissalâtü Vesselâm'a göndermiş. Sahabeler yemeye başladılar. Birden
          Ferman etti:
                                 ِ
                                       ِ
                                        يدي
            ةموم
                            ْ ْ
         ٌ َ     س   م ا َ ى   نَّا  ٸ   ت َ َ   ٗخَا ا   نّا مُك َ ْ    َا او  َ  ْ ُ  ِ   ا   ر   ف   ع      Yani,   pişirilen   keçi bana der
                               َ ى ْ
                َ ُ
               ْ
          ki: "Ben zehirliyim" diye haber veriyor. Herkes elini çekti. Fakat o şiddetli
          zehirin  tesirinden,  Bişr  İbn-il  Berra',  aldığı  bir  tek  lokmadan  vefat  etti.
          Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, o zeyneb ismindeki kadını çağırdı.
          Ferman  etti:  "Neden  böyle  yaptın?"  O  menhuse  dedi:  "Eğer  Peygamber
          isen, sana zarar ver-meyecek; eğer padişah isen, insanları senden kurtarmak
          için yaptım." Bazı Rivayette onu öldürtmemiş, bazı tarîkte öldürtmüş. Ehl-i
          Tahkik  demiş  ki:  Kendi  öldürtmemiş;  fakat  Bişr'in  veresesine  verilmiş,
          onlar  öldürmüşler.  Şu  vak'a-i  acibedeki  vech-i  i'cazı  gösterecek  iki-üç
          noktayı dinle:

                 B i r i n c i s i : Bir Rivayette var ki, o keçinin kavli haber verdiği
          vakit, bazı Sahabeler de işittiler.
   129   130   131   132   133   134   135   136   137   138   139