Page 135 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 135

MU’CİZAT-I  AHMEDİYYE                                                                                  137


                  İ  k  i  n  c  i  s  i  :  Hem  bir  Rivayette  vardır  ki,  Resul-i  Ekrem
           Aleyhissalâtü  Vesselâm  haber  verdikten  sonra   dedi:    للّا ِمڡ   ٍ  ْ  ِ     deyiniz,

           ondan  sonra  yiyiniz.  Zehir  daha  tesir  etmeyecektir."  Şu  Rivayeti  çendan
           İbn-i Hacer-i Askalanî kabul etmemiş, fakat başkaları kabul etmişler.

                  Ü  ç  ü  n  c  ü  s  ü  :  Hem  dessas  yahudiler,  Resul-i  Ekrem
           Aleyhissalâtü Vesselâm'a ve Mukarrebîn-i Sahabeye birden darbe vurmak
           istedikleri halde, birden gaibden haber verilmiş gibi, hâdisenin inkişafı ve
           desiselerinin akîm kalması ve o ihbarın ifade ettiği vakıa doğru çıkması ve
           hiçbir  vakit  Sahabeleri  nazarında  mütehalif  bir  haberi  görülmeyen  Zât-ı
           Ahmediyenin "Şu keçinin kavli bana söylüyor" demesi; herkesin kulağıyla
           o keçiden, o sözü işitmesi kadar kanaat-ı kat'iyyeleri olmuş.

                  Ü ç ü n c ü    M i s a l : Hazret-i Musa Aleyhisselâm'ın "Yed-i
           Beyza"  ve  "Asâ"  Mu’cizesine  nazire  olarak,  üç  hâdisede  bir  Mu’cize-i
           Ahmediye:

                  B i r i n c i s i : Hazret-i İmam-ı Ahmed İbn-i Hanbel, Ebî Said-il
           Hudrî'den tahric ve tashih eder ki: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm
           Katade İbn-i Nu'man'a karanlıklı, yağmurlu bir gecede bir değnek verir ve
           Ferman eder ki: "Sana lâmba gibi, onar arşın her tarafta ışık verecek.
           Evine  gittiğin  zaman,  bir  siyah  şahıs  gölge  göreceksin.  O,  şeytandır.
           Onu  hanenden  çıkar,  tardet."  Katade  değneği  alır,  gider.  Yed-i  Beyza
           gibi ışık verir. Evine gider; o siyah şahsı görür, tardeder.

                  İ k i n c i s i : Bir menba'-ı garaib olan Gazve-i Kübra-yı Bedir'de,
           Ukkaşe  İbn-il  Mihsan-il  Esedî'nin  müşriklerle  döğüşürken  kılıncı  kırıldı.
           Resul-i  Ekrem  Aleyhissalâtü  Vesselâm  ona  kılıncına  mukabil  kalınca  bir
           değnek  verdi.  Dedi:  "Bununla  harbet."  Birden  değnek,  biiznillah  uzun,
           beyaz  bir  kılınç  oldu.  Onunla  harbetti.  Hayatı  mikdarınca,  tâ  Yemame
           Harbi'nde Şehid oluncaya kadar boynunda taşıdı. Şu hâdise kat'îdir. Çünki
           Ukkaşe bütün hayatında onunla iftihar etmiş ve o kılınç "El-Avn" namıyla
           meşhur olmuş. İşte Hazret-i Ukkaşe'nin iftiharı ve kılıncın Avn namıyla,
           kılınçların fevkinde iştiharı, şu hâdisenin iki hüccetidir.

                  Ü ç ü n c ü s ü : İbn-i Abd-il Berr gibi bir Allâme-i Asır ve Ehl-i
           Tahkikin  büyüklerinden  nakl  ve  tashih  ediyorlar  ki:  Gazve-i  Uhud'da
           Resul-i  Ekrem  Aleyhissalâtü  Vesselâm'ın  halazadesi  olan  Abdullah  İbn-i
           Cahş  harbederken  kılıncı  kırıldı.  Resul-i  Ekrem  Aleyhissalâtü  Vesselâm
           ona  bir  değnek  verdi.  O  değnek,  onun  elinde  bir  kılınç  oldu.  Onun  ile
           harbetti. O Eser-i Mu’cize olan kılınç, bâkî kaldı. Meşhur İbn-i Seyyid-in
           Nas siyerinde haber veriyor ki: Bir zaman sonra, Abdullah o kılıncı Bugay-
           ı Türkî   namında   bir   adama,   ikiyüz   liraya   sattı.   İşte   bu   iki   kılınç
   130   131   132   133   134   135   136   137   138   139   140