Page 139 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 139
MU’CİZAT-I AHMEDİYYE 141
Bir Sual: Deniliyor ki: Sen çok şeylere mütevatir dersin, halbuki
biz onların çoğunu yeni işitiyoruz. Mütevatir birşey böyle gizli kalmaz?
Elcevab: Ülema-i Şeriat yanında çok mütevatir ve bedihî şeyler var
ki, onlardan olmayana göre meçhuldür. Ehl-i Hadîs yanında da çok
mütevatir var, sairlerin yanında âhâdî de olmuyor ve hâkeza... Her fennin
ehl-i ihtisası, o fenne göre bedihiyatı, nazariyatı beyan edilir. Umum halk
ise, o fennin ehl-i ihtisasına itimad eder, teslim olur veya içine girer, görür.
Şimdi haber verdiğimiz hakikî mütevatir veya manevî mütevatir veya
tevatür hükmünde kat'iyyeti ifade eden vakıalar, hem Ehl-i Hadîs, hem Ehl-
i Şeriat, hem Ehl-i Usûlüddin, hem ekser Tabakat-ı Ülemada hükmünü öyle
göstermiş. Gaflette bulunan avam veya gözünü kapayan nâdanlar
bilmezlerse, kabahat onlara aiddir.
B e ş i n c i M i s a l : İmam-ı Bağavî tahrici ve tashihi ile haber
veriyor ki: Aliyy-ibn-il Hakem'in Gazve-i Hendek'te küffarın darbesiyle
ayağı kırıldı. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm meshetti. Dakikasında
öyle şifa buldu ki, atından inmedi.
A l t ı n c ı M i s a l : Başta İmam-ı Beyhakî, Ehl-i Hadîs haber
veriyorlar ki: İmam-ı Ali gayet hasta idi. Izdırabından kendi kendine Dua
edib inliyordu. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm geldi, dedi:
ِ ِ
هفش ا مه ٍللَا Ve ayağıyla Hazret-i Ali'ye dokundu, "Kalk!" dedi. Birden
ى ْ
ُ
Şifa buldu. İmam-ı Ali der ki: "Ondan sonra o hastalığı hiç görmedim."
Y e d i n c i M i s a l : Şürehbil-el Cu’fî'nin meşhur kıssasıdır ki:
Avucunda etten bir ur vardı ki, kılıncı ve atın dizginini tutamıyordu. Resul-
i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Eliyle avucundaki uru meshetti ve mü-
barek Eliyle oğdu. O urdan hiçbir eser kalmadı.
S e k i z i n c i M i s a l : Altı çocuğun herbiri ayrı ayrı birer
Mu’cize-i Ahmediyeye mazhar oldu.
Birincisi: İbn-i Ebî Şeybe (Muhakkik-i Kâmil ve Muhaddis-i
Meşhur) haber veriyor ki: Bir kadın bir çocuğu, Resul-i Ekrem
Aleyhissalâtü Vesselâm'ın yanına getirdi. O çocukta bir bela vardı,
konuşmuyordu, aptal idi. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm bir su ile
mazmaza etti, elini yıkadı. O suyu kadına verdi, çocuğa içirsin ferman etti.
Çocuk o suyu içtikten sonra, hastalığından ve belasından bir şey kalmadı.
Öyle bir akıl ve kemal sahibi oldu ki, Ukalâ-yı Nâsın fevkine çıktı.
İkincisi: Nakl-i Sahih ile, Hazret-i İbn-i Abbas demiş ki: Resul-i
Ekrem