Page 143 - Risale-i Nur - Mektubat
P. 143

MU’CİZAT-I  AHMEDİYYE                                                                                  145


           duruyordum, bir günde kırkbin kazanıyordum, sonra evime dönüyordum.
           İmam-ı Buharî der ki: "Toprağı da eline alsa, onda bir kazanç bulurdu."

                  Hem  Abdullah  İbn-i  Cafer'e,  kesret-i  mal  ve  Bereket  için  Dua
           etmiş. Hazret-i Abdullah İbn-i Cafer, o derece servet kazanmış ki, o asırda
           şöhretgîr  olmuş.  O  Bereket-i  Dua-yı  Nebevî  ile  hasıl  olan  serveti  kadar,
           sehavetle de iştihar etmiş. Bu neviden çok misaller var. Nümune için bu
           dört misalle iktifa ediyoruz.

                  Hem başta İmam-ı Tirmizî, haber veriyor ki: Sa'd İbn-i Ebî Vakkas
           için Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Dua etmiş:
                     ِ
            ه
              توعد     بج       ى َا    مهٍللَا  demiş.  Sa'd'ın  Duasının  kabulü  için  Dua  etmiş.  O

             َ َ ْ َ
            ُ
                          ُ
                   ْ
           asırda, Sa'd'ın bedduasından herkes korkuyordu. Duasının kabulü de şöhret
           buldu.

                  Hem meşhur Ebu Katade'ye ferman etmiş:
                ِر   ه  َ َ َ    ه     و     ڧ       ِرعش  ِ  ِ    ب  ا   ر   ك     هَل     ڇ      مه   ٍلل   َا ك   هجو   للّا ح   فَا   َل  diye,  genç  kalmasına  Dua
                                       َ
                     َ
                                  ى َ ْ ُ
                                                    ْ َ
                                              ُ ٍ َ
                                   ُ
                    ْ
                                         َ ْ
           etmiş. Ebu Katade yetmiş yaşında vefat ettiği vakit onbeş yaşında bir genç
           gibi olduğu, Nakl-i Sahih ile şöhret bulmuş.

                  Hem meşhur şâir Nâbiga'nın kıssa-i meşhuresidir ki, Resul-i Ekrem
           Aleyhissalâtü Vesselâm'ın yanında bir şiirini okumuş. Şu fıkra:
            ر
              هْظم    ِ    ذ   ل   ك    قو      ف    دي رن  ى ُ  ِ      و     ا ان    ا ۞    نئ ٰٓانسو  اند   ج   م     ٰٓ ا   ء    مسلا   ا    نغ   َلب  Yani:
            ا
                                            َ ُ َ َ
                             ُ َ َ ٰ َ َ
            ا  َ          ْ           َ           َ          َ َ ْ َ ُ  َ ى  َ َ ْ
           "Şerefimiz göğe çıktı,  biz daha üstüne çıkmak istiyoruz!" Resul-i Ekrem
           Aleyhissalâtü Vesselâm, mülatafe suretinde Ferman etti:
                             ِ
                                      ِ
                                                           ِ
             و
              يَل اب َ    َا ٰٓ اي ن   يَا  ٰڋا Dedi:   للّا   َلوسر اي  ِ   ة    ى َ  ا   ْل    َ ڋا Yani: Resul-i Ekrem
                                                      نج
            ؟َ
                                       ٍ
                      َ
                                              َ َ
                         ْ َ
               ْ
                                             ُ
           Aleyhissalâtü  Vesselâm  latife  olarak  dedi:  "Gökten  öbür  tarafa  nereyi
           istiyorsun  ki,  şiirinde  orayı  niyet  ediyorsun?"  Nâbiga  dedi:  "Göklerin
           fevkinde  Cennet'e  gitmek  istiyoruz..."  Sonra  bir  manidar  şiirini  daha
           okudu. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Dua etti:
                       ِ
              اف  َك  َ       للّا      ضضفي  َه  Yani,  "Senin  ağzın  bozulmasın."  İşte  o  Dua-yı
                 ُ ٍ
                         ُ ْ َ
           Nebevînin  Bereketiyle,  o Nâbiga yüzyirmi yaşında bir dişi noksan olmadı.
   138   139   140   141   142   143   144   145   146   147   148